4. PLANLAR ve MASKELER

740K 34.1K 182K
                                    

Keyifli Okumalar!

Şarkılar; Azealia Banks, Ice Princess
Oscar And The Wolf, Breathing
Yüksek Sadakat, Haydi Gel İçelim

Herkesin hayallerinde, derinlerde yaşattığı bir yaşamı olurdu ama benim yaşamım, başkalarının iki dudağının arasında kaldığından beri kendi yaşamım uğruna hayaller kuramıyordum.

Nasıl bir hayat istediğimin, nasıl bir yaşam süreceğimin artık benim için bir önemi yoktu ama baktığımda başkaları için önemi olmasını ilk defa istediğimi fark ettim.

Anne ya da baba değildi istediğim çünkü onların varlığını tek bir an bile tatmamıştım. Bir arkadaş olabilirdi, bir dost ya da bir sırdaş. Bu düşüncemin Sokak Nöbetçileri'ne dâhil olduğumdan beri aklımda döndüğünü biliyordum ama bunu kendime itiraf etmek istemiyordum.

İç sesim, benim bunların hiçbirini hak etmediğimi söylüyordu ve haklıydı da. Ben bir dost isteyebilirdim, bir arkadaş ve belki de bir sırdaş isteyebilirdim ama asla aynısı olamazdım.

Ben bir kukla değildim; ben elleriyle kuklaları yöneten kişilerin gölgesiydim.

Gözlerim masadaki bütün gözlerle kesişiyordu ama hâlâ Yankı'yı es geçiyordum ve o, önündeki kâğıda bir şeyler yazıyor, çiziyor ve bazen de bana baktığını anlayabiliyordum. Önümdeki kahve çoktan soğumuş gibi görünüyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu, herkes Yankı'nın kâğıda yazdıklarını bitirmesini bekliyordu.

Bir süre sonra dayanamayarak "Bana ne iş yaptığınızı söyleyecek misiniz yoksa planı mı anlatacaksınız direkt?" diye sordum. Sesimdeki kısıklık kaşlarımı çatmama neden oldu ve boğazımı temizledim çünkü hala yanıyordu.

Işık sözü devraldığında hiç olmadığı kadar sakin ve temkinli konuşuyordu. "Bizim tek bir işimiz olmaz." Bunu zaten biliyordum. "Önümüze gelen bütün işleri değerlendiririz ve hangisi uygunsa onu alırız."

Evet, bunları biliyordum ama aklımdan geçen iş olması için dua ediyordum çünkü Sokak Nöbetçileri'nin peşine takılmama neden olan o iş, benim anahtarım demekti.

"Yönetilen misiniz, yöneten misiniz?" Sorduğum soru hepsinin başının bana dönmesine neden oldu.

"Bizi kimse yönetemez," dedi Bartu ters bir sesle ama o da bana bakarken dikkatini vermemeye çalışıyordu. Lâl hariç herkes masada bana karşı temkinliydi, az önce yaşananları Yankı anlatmış mıydı yoksa yüzümden mi anlaşılıyordu, bilmiyordum. "Biz isteriz ve alırız."

Bir şekilde üzerine giderek "Bana bu işleri yapmak istemezseniz kolayca bırakabileceğinizi söyleyebilir misiniz?" dedim. Uzun bir sessizlik oldu ve hepsi birbirine baktı, soruyu Bartu'ya sormuştum ama hepsi düşünmek zorunda kalmıştı.

"Bırakmak istesek," diye cümleye başlayan Bartu'yu Yankı'nın cümlesi kesti.

"Bulaştık bir kere, bıraksak bile geri döneceğimiz yol burası olacak." Göz ucuyla Lâl'e baktı ve onun da Yankı'ya baktığını gördüm. Zihnime nedense Yankı'nın bu işi bir süre bırakmış olabileceği ya da bırakmak istediği düşüncesi girdi. Sesindeki keskinliğin nedeni bu işlerden mutlu olmaması olabilir miydi?

"Ben isteyerek yapıyorum," dedi Mutlu ve ellerini ensesine koyarak yayvan bir şekilde oturdu. "Bana yaşadığımı ya da bir işe yaradığımı hissettiriyor."

Işık güldü ama ilk defa gülüşünden kırgınlığın geçtiğini hissettim. "Hepimiz bir işe yaradığımızı düşünmek için bu yola çıkmadık mı?" Mutlu'nun gözlerinin içine baktı. "İsteyerek ya da istemeyerek."

SOKAK NÖBETÇİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin