Kamp

576 18 2
                                    

Ostobüste yanımda oturan Ateşe baktım. Mışıl mışıl uyuyordu. İki gün önce yatağımdan kalkıp onu koltukta kıvrılmış yatarken gördükten sonra fazla sert olduğumu fark ettim. Yani insanlardan nefret etmesi ya da bir uzaylı Sebastian olması ona bu kadar eziyet etmemi gerektirdiği anlamına gelmezdi. 

Sabah kalktığında ona gidip '' Nede bundan sonra dün gece yaptığın gibi uyumuyorsun ?'' dedim. Gözlerini kaçırdı ve yere bakmaya başladı. Utanmıştı.

''Hazır cevap uzaylımıza da bakın siz ! '' dedim alayla. Sonra ciddileştim '' Şaka yapmıyorum Ateş her gece başımda bekleyerek napıcaksın ? Seninde uyumaya ihtiyacın olduğunu gözlerimle gördüm. İlla senin yanın da olucam diyosan benim evimde kal bari ''

Kafasını hızla kaldırdı ve bana irileşen gözleriyle baktı. Gözlerinde ne görmüştüm ? Minnettarlık ? Hayranlık ? 

''Emin misin ''diye sordu. Tabi ki emin değildim. Yani Ateşe acımıştım tamam ama yine de bana korkutucu ve sinir bozucu geliyordu. Yani bir insan için kendini nasıl bu kadar kolay heba edebilirdi ki ? Bu kişi ben bile olsam.

''Tabi ki '' dedim. O akşam bütün eşyalarını toplayıp benim evime geldi. Ona alt katta ki odayı verdim.

''Sen nerde yaşıyordun ?'' diye sordum.

''Söyledim ya gelir gelmez kendime Moda'dan ev aldım.'' dedi

''O gece söylediğin herşey doğru mu ? Ya da dur , dur bilmek istemiyorum. Çünkü evet cevabını alırsam eror veririm''

''Peki''

''Yine de fazla gizemlisin ''

''Bu iyi bir şey değil mi ?''

Ona sadece gözlerimi devirdim. Aramız da normal geçen tek konuşma bile yoktu. 

Ben sonun da iyileşmiştim ve kararlaştırdığımız gibi ben Ateş, Mert, Zeynep, Nil ve Selim kamp için adımızı yazdırmıştık. 

Şimdi de kamp arabasındaydık işte. 2060 yılında öle eskiden olduğu gibi çok kamp alanı yoktu. En azından İstanbulda bulamazdın. Biz de Uludağ Çobankaya Kamp Alanı'na (Bursa) gitmeye karar verdik. Evet 3 saattir yoldaydık. Oturmaktan kıçım ağrımıştı. Ama benden başka kimsenin derdi yok gibi görünüyordu. Ön tarafta Gizem ve Sarp şarkı söylüyorlardı. Bizim çocuklarda onlara katılmıştı. Bazılarıda uyuyordu. ( Bu sesle nasıl uyuyonuz amk...) Bi ben mal mal bakınıyodum öle.

Etraf iyiydi. Güzeldi. Yani bişi beklemeyin fazla. Tipik kamp alanı işte.

Yarım saatlik yol sonrası Ateş uyanmıştı bizde kamp alanına varmıştık. 30 kişiydik. Herkes toplandı açıklık alan da. Semra hoca '' Gençler çift kalcakları görelim !'' dedi. 20 kişi el kaldırdı. Ben kaldırmadım. Ayrı çadırlar getirmiştik Ateşle. Hoca çiftlerin isimlerini yazmaya başladı. Nil 'de yanıma gelip

''Siz beraber kalmıyo musunuz ?'' diye sordu. 

''Hayır''

''Saçmalama kızım Ateş gibi bi çocukla nasıl aynı çadırda kalmak için çabalamazsın ?''

'' Benim öle düşüncelerim yok !''

''Yeme beni. Şimdiye kadar çocuğu nasıl yatağa atmadın a-c-a-b-a?'' İşte bunu söylemiyecekti. Koluna geçirdim bi tane. Duyan da beni erkek avcısı sancaktı. Çok sinirlenmişti.

Tabi ki bu sinirim sadece kendimeydi. Çünkü Nil kahkaha atıyordu. Zayıf olmak kötüdür!

''Neyse. İlerde bize teşekkür etceksin'' dedi pis pis sırıtarak.

SEBASTİAN [ ASKIDA ]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang