🌙 1 🌙

3K 153 210
                                    

   Küçük pencereden sızan cılız gün ışığı göz kapaklarına değdi, hafif mırıldanmalarla birlikte kocaman yeşil gözlerini araladı. Yavaşça doğruldu yerinden, fakat bir gariplik vardı. Bu odayı hatırlamıyordu. Hayır diye düşündü yeşil saçlı genç oğlan, hayır, hatırlamadığım tek şey bu oda değil! Diye geçirdi içinden.

   Yavaşça doğruldu ve odada bulunan boy aynasına doğru yürüdü ve aynada kendisine bakan kişiyi süzdü. Aşinaydı bu görüntüye, fakat yine de hatırlamakta zorlandı kim olduğunu.

   Yeşil kıvırcık saçları, minik minik sevimli çilleri, kocaman yeşil gözleri ve ufak bir yapısı olmasına rağmen kaslı bir vücudu vardı. Aynadaki yansıması ile ilk kez tanışıyor gibi inceliyordu kendini. 

   Gözünü boy aynasından ayırıp etrafi incelemeye başladı. Odada fazla eşya yoktu. Bir yatak, bir tane çekmeceli ve aynalı dolap ve bir tane de ufak bir masa vardı. Oda da iki tane kapı vardı. Kapılardan birine doğru yöneldi ve kapi kolunu indirip içeriye göz atti. Burada lavabo, tuvalet ve  duş alabileceği bir küvet vardı. Girdiği kapıdan tekrar odasına girdi ve kapıyı kapattı. Diğer kapınında odanın çıkışı olduğunu tahmin ediyordu.

   Kapıya doğru yönelirken kapının açılmasıyla irkildi genç oğlan. Yeşil saçlı oğlanın gözü içeriye adım atam oğlana takıldı. Yavaş yavaş süzdü onu. Açık mavi dağınık saçları ve sarımsı bir ten rengi vardı. İnce vücutlu, kendisine kıyasla daha uzun boylu bir oğlandı bu. Kan kırmızısı gözlerini dikti yeşil saçlı oğlana, ve dudaklarını araladı. Ufak bir nefes verdikten sonra artık konuşmaya hazırdı.

"Kendini nasıl hissediyorsun Hisoka?"

Yeşil saçlı genc oğlan durdu ve düşündü, bu adam kendisini tanıyordu. 'Sanırım ismim Hisoka' diye geçirdi içinden.

"İyiyim, teşekkur ederim." dedi Hisoka. Sağ elini ensesine attı ve ensesindeki saçlarını karıştırdı. Gözünü yavaşça kırmızı gözlü oğlandan ayırıp yere baktı utangaç bir ifadeyle. Ne diyeceğini, içinde bulunduğu durumu nasıl açıklayacağını, karşısındakinin onu nereden tanıdığını ve onun kim olduğunu bilmiyordu. 'Hiç bir şeyi bilmiyorum' diye geçirdi içinden.

   "Acıkmış olmalısın, sana biraz yemek getirdim." Mavi saçlı oğlan elindeki tepsiyi oda da bulunan ufak masanın üzerine bıraktı.

   "Hisoka, önce yemeğini ye. Ben yarım saat sonra yanına döneceğim, konuşuruz."

   Yeşil saçlı oğlan başını onaylar bir şekilde sallayınca kırmızi gözlü oğlan odadan ayrıldı.

   Hisoka masanın yanında bulunan sandalyeye oturdu ve yemeğini yemeye başladı. Yemeğini yerken o adamın kim olduğu, daha da önemlisi kendisinin kim olduğunu düşünüp duruyordu. Yemeği bitince lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı ve tekrar odasına döndü. Yemeği yemeye başlamadan evvel bu kadar aç olduğunu hiç farketmemişti. Mavi saçlı oğlanın ona verdiği süreden çok  daha kısa  bir süre  içerisinde yemeğini bitirip konuşmaya hazırlanmıştı.

   Biraz zaman sonra kapı tekrar açıldı ve çilli oğlan tekrar aynı ses tonunu duydu.

"Hisoka, şuan hafızanı kaybettiğin için çok şaşkın olduğunu düşünüyorum."

Bu sözler üzerine Hisoka'nın büyük yeşil gözleri daha da büyüdü ve şaşkınlıkla karşısındaki adama baktı. Adam parmağı ile yatağı işaret etti. Hisoka' da adamın komutuna uyup yatağa oturdu. Mavi saçlı oğlan' da Hisoka'nın yanına oturup gözlerini Hisoka'nın yeşil gözlerine dikti ve dudaklarını araladı.

"Her şey 10 yıl önce başladı. Sen de ben de daha ufacıktık. Hergün oyunlar oynar ve özgünlüğüm hakkında konuşurduk. Sen bana her zaman sevgi ile bakar ve örnek alırdın. Özgünlüğüm, 5 parmağımın değdiği herşeyi çürütmekti. Ben gücümün sadece yıkım getirecek bir tür olmasından dolayı çok üzülüyordum. Ama sen her zaman etrafımda neşeli neşeli koşturup beni motive etmeye çalışırdın. Kocaman yeşil gözlerin ve minik çillerinle çok tatlıydın. Ben de her zaman senin sayende mutlu olurdum. Ben senin abin, sen de benim tatlı minik kardeşimdin, hala da öylesin, benim gözümde hiç büyümedin. Senin özgünlüğün daha çıkmamıştı. Annem ile doktora gittik ve yapılan testler sonucunda özgünlüğünün çok güçlü olduğunu ve vücudunda gezindiğini öğrendik. Özgünlüğün eğer ufak yaşlarda kendini gösterirse minik vücudunun buna dayanamayacağını söyledi doktor. Annem ve ben çok endişelenmiştik, ama sedyede oturan sen, o minik kalbinle bize 'sorun yok' demek adına kocaman gülümsemiştin. Özgünlüğünün kendini geç göstermesi için ben, babam ve annem elimizden ne geliyorsa yaptık. Herşeye rağmen küçük ve mutlu bir aileydik. Ta ki o güne kadar!"

Gerçeğin Yanılsaması (BNHA)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz