7'

34.1K 3.5K 5.5K
                                    

sonunda gelebildim bölümü atarken huzursuzum çünkü düz yazıda pek iyi olduğumu düşünmüyorum beni çok yoruyor 😔

-

oturduğum koltukta kucağımdaki yeontan'ı severken televizyon izliyordum. bu benim buraya geldiğimden beri yaptığım tek şeydi. yeontan'la oynayıp televizyon izlemekten başka yapacak hiçbir şeyim yoktu. telefonuma bakıp sosyal medyaya bile giremiyordum çünkü babam telefonumun izini sürdürtüp beni buldurabilirdi. resmen kim taehyung'un evinde mahsur kalmıştım. bunu kabul etmekten nefret etsem de ona ihtiyacım vardı.

evimi pek özlediğim söylenemezdi. sürekli bana ne yapacağımı söyleyen ebeveynlerimdense sinir bozucu taehyung'u tercih ederdim. sadece kendime ait bir alanım olmasını özlemiştim. taehyung'un evinde diken üstünde gibiydim.

taehyung garip biriydi. beni evine getirdiği ilk gün kendi evinde kalacağımı düşünmediğimden şaşırmıştım. bana kalacağım misafir odasını gösterip temiz kıyafetler vermişti. bu ve bunun dışında bazı günlük konuşmalar harici hiç konuşmamıştık. adeta kapalı bir kutuydu. bazen ona sevimli davranıp benimle konuşmasını sağlamaya çalışıyordum çünkü buraya geleli henüz bir hafta olsa da birileriyle sohbet etmeyi çok özlemiştim. fakat taehyung çabalarımı her seferinde sonuçsuz bırakıp beni görmezden geliyordu. zaten eve çok sık geldiği de söylenemezdi. genelde geceleri ben uyurken gelip sabah erkenden çıkıyordu. bazen onu görmek için erken kalksam da ancak kapıdan çıkmak üzereyken yakalıyor, ağzından bir iki laftan fazlasını alamıyordum. konuştuğunda da bana hakaret ediyordu. zengin ve şımarık bir çocuk olduğumla ilgili imalar yapıp durması sinir bozucuydu. kim taehyung tamamen sinir bozucuydu. tek istediğim bir an önce evinden ayrılmaktı.

kucağımdaki yeontan'ın kulaklarının arkasını okşarken "sen de şımarık olduğumu mu düşünüyorsun? salak sahibin gibi," dedim. yeontan cevap vermeyip okşamamla mayıştığı için gözlerini yummuştu.

"sensin salak."

şaşkınlıkla gözlerimi büyütüp yeontan'a bakmıştım. konuşmayı mı öğrenmişti?

"köpek konuşmadı aptal, buradayım. bir de bana salak diyorsun."

girişten gelen kalın sesin sahibine döndüğümde taehyung'un kapı eşiğine yaslanarak kollarını birleştirip bana baktığını gördüm. beni duyduğu için hissettiğim utançla yanaklarım kızarıyordu. rezil olmuştum. buna rağmen kendimi ona ezdirmeyeceğim için çirkefleşmeyi tercih ettim.

"ne diye sessizce geliyorsun be?!"

taehyung kaşlarını çatarak bana bakarken onu inceleme fırsatı buldum ve saçlarını boyadığını farkettim. ensesini kaplayacak kadar uzattığı saçları artık sarı değil, simsiyahtı. bu ona tamamen bir rock yıldızı havası katıyordu. hah, kıçımın yıldızı.

taehyung bana cevap vermeden "benimle gel." deyip içeri gitmişti. kucağımdaki yeontan'ı yere bırakıp ayağa kalkarak peşinden ilerledim. elinde bir poşet taşıyordu. banyonun önünde durup bana dönerek poşeti bana uzattı. "al,"

"ne bu?" dediğimde "saç boyası," diye cevapladı.

"saç boyası mı?"

"evet saç boyası. kıt mısın?"

sinirlenerek "saç boyasını ne yapacağım ben?" diye sordum.

"saçını boyayacaksın."

"nedenmiş?"

taehyung uzun kemikli parmaklarıyla burun kemerini sıkarak derin bir nefes vermişti. "tanrım... çünkü dışarı çıkacağız ve kılık değiştirmen gerekiyor tanınmamak için."

jamais vuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin