27'

23.7K 2.2K 1.7K
                                    

HELLOO naber billboard hot#1 yapan tek asyalı grubun güzide fanları?

-

saçları uyumadan hemen önce duş aldığından dolayı birbirine karışarak kabarmıştı. kolu hâlâ alçıda olduğu için sırt üstü uyuyordu. uyurken bile -ağzı açık uyuyan bana göre- kendine has bir zarifliği vardı. dalıp gitmiştim yine. buraya geldiğimizden beri, içimde bir huzursuzlukla, güneşin doğuşuyla birlikte uyanıyordum. huzursuzluğumun nedeni bir ay kadar önce bir sabah uyanıp da onu evde bulamamam olmalıydı ki, yanımda uyuduğunu görünce derin bir nefes alıyordum ama bir daha uykuya dalamıyor ve o uyanana kadar güzel yüzünü izliyordum. bambaşka bir şehirde bile bu korkulardan kurtulamamak berbattı. elimde değildi, hâlâ biri onu benden alacak diye ödüm kopuyordu. yine de, gece gelen bu sıkıntılar jungkook uyandığında ve gülen gözleriyle günaydın dediğinde uçup gidiyordu. bir yandan da bu yoğun hislere alışmaya çalışıyordum. daha önce birini böylesine korumak istememiştim hiç. ben henüz çocukken, annem bana organını verirken ölmüştü ve hayata zaten kaybedebileceğim her şeyi kaybederek başladığımdan emindim, ta ki jungkook'a kadar. ona karşı hissettiklerimi sevdiği kızın saçını çeken çocuklar gibi nefrete yormaya çalışmıştım çünkü tek gecelik ilişkiler ve anlamsız flörtlerden oluşan hayatımda aşk diye bir şeye yer olmamıştı. en sonunda yaptığım tüm aptallıklar elimde patlamıştı. ona aşık olduğumu anlamam için onu kaybetmeyi tatmam gerekmişti. aylardır evimden kovmaya çalıştığım çocuğun yokluğunun canımı nasıl yaktığını görmüştüm. ona aşık olduğumu kısa bir zamanda, aniden anlamıştım ve daha önce böyle bir ilişkim olmamıştı. üstelik ben dengesizin tekiydim. aniden sinirlenip onu incitecek bir şey söylerim diye de korkuyordum. brian'la biten ilişkisi, istemediği biriyle evlenmeye zorlanması, kaçsa bile babasının yakasını bırakmaması... berbat bir süreç yaşamıştı ve ben hareketlerimle onu daha da zorlamaktan başka bir şey yapmamıştım. artık ne ben ne de başkası yüzünden dökeceği tek bir gözyaşına tahammülüm yoktu. üzülmemesi için her şeyimi bırakıp onu dünyanın öbür ucuna götürmeye hazırdım. evet ben, evimde istemediğim jeon jungkook'a çok fena aşık olmuştum.

komodinin üstündeki telefonum titremeye başladığında kafamdaki düşünceler de dağıldı. jungkook'u uyandırmamak için aceleyle elime aldığım telefonumla yataktan kalkıp balkona ilerledim. sandalyelerden birine oturup telefonu neredeyse susmak üzereyken cevapladım. kayıtlı olmayan bir numara olmasına rağmen açmıştım. bu normalde yapmadığım bir şeydi.

"kim taehyung?"

"evet," dedim kalın sesiyle ismimi söyleyen adama.

"merhaba, ben lee sungyun. rb-entertainment'in ceosuyum."

"numaramı nereden buldunuz?" diye sordum hayatımda hiç duymadığım şirketin sahibi olan adama.

"biraz araştırdım, zor olmadı."

"ne istiyorsunuz?" derken kaba gözükmek umurumda değildi çünkü bu sıralar tetikte olmak zorundaydım. bu adam da jungkook'un babasının şeytani planlarından biri olabilirdi.

"bir teklifim var ama yüzyüzeyken konuşmak istiyorum."

"bana bak sikim entertainment'in ceosu lee sikim, git patronuna kendini becermesini söyle. jungkook'u bir daha benden alamayacaksınız."

bir süre sessizlik oldu. ardından adamın şaşkın sesini işittim. "gerçekten dedikleri kadar tersmişsin."

"peşimizi bırakın."

jamais vuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin