III

10K 844 879
                                    




III. tahammül.

herhangi bir okul çıkışı gibiydi.
jungkook ve yoongi, okulun geniş bahçesinde yeni yeni açan kiraz ağaçlarının altındaki çimlere uzanmışlardı. jungkook'un açık kahveye çalan saçlarının bir kısmı, yoongi'nin solgun pembesine karışıyordu. rüzgâr hiç olmadığı kadar ferahlatıcıydı bugün sanki. ikisi de gözlerini kapatmış, kulaklıktan gelen o sakin müziği dinlerken tebessümlerini gizlemiyorlardı.

bu sakin anın içinde, aniden jungkook'un zihnine dolanlar tadını kaçırmıştı. o mesajı aldığından beri dört gün geçmişti ve dört gündür taehyung onunla uğraşmayı kesmemişti. her bulduğu fırsatta, jungkook'un kalbini kıracak veya onu küçük düşürecek şeyler yapmaktan çekinmemişti.

o kadar ileri gitmişti ki, çocuğun çirkin olduğunu okulda tekrar gündeme getirmiş, pis gözlerin jungkook üzerinde dolaşmasına ortam sağlamıştı. jungkook kaşlarını çattı. şarkıdan tamamen bağımsızdı düşünceleri şimdi, o sakinlik yerini büyük bir sinire bırakmıştı. derdi neydi? hem onunla, hem de gözlükleriyle.

her fırsatta gözlüğünü çıkartmaması gerektiğini, bunun dünya için büyük bir yıkım olacağını söyleyip duruyordu esmer olan. jungkook içine kapanık bir çocuk olmuştu her zaman, fakat taehyung yüzünden daha da kapanmıştı şu sıralar.

yoongi, tek arkadaşı, o da farkındaydı durumun. taehyung'un boktan çetesinin göz hapsinde duruyorlardı sürekli. neredeyse kaçabildikleri tek yer bu kiraz ağaçlarının altıydı. buraya yalnızca ders çalışmak isteyenler geliyordu ve elbette taehyung ve yâverleri ders çalışmazdı.

"ohoo. ibneler. kalkın."

kahkaha sesi.

"jimin baksana, sikişmekten yorulmuşlar galiba. hangisi altta, iddaya girmek ister misin?"

jungkook tek gözünü aralayıp tam başının üzerinde ayakta duran güneş gözlüklü belâyı gördüğünde sinirle dişlerini sıktı. telleri henüz çıkmadığı için canı biraz yansa da bunu şimdilik es geçmişti. yoongi ise çoktan ayağa kalkmış hrrlayan kedi pozisyonunu almıştı.

jimin, gözlerini yoongi'nin suratına dikmiş öylece sırıtıyordu. gördüğü manzara hoşuna gitmiş gibiydi. yoongi sırt çantasını yerden alıp tekrar ayaklandığında, jimin burnunun ucunda bitmişti pembe saçlı çocuğun. gözleri beyaz tende gezinirken gülerek taehyung'a söyledi.

"baksana taehyung, bu pembe tüylü kedi beni parçalayacakmış gibi bakıyor."

taehyung gözlerini yerde hafifçe doğrulmuş olan çocuktan çekip diğer ikiliye çevirmişti. çevirdiği an kahkahayı basıp söyledi. "haydi ama, hakkını yeme. güzel bir kedi ha? bunun gibi çirkin değil." jimin parmaklarının üst kısmıyla yoongi'nin yanağına dokundu. "oyun oynamayı seviyor musun kedicik? bu güzel tenin boşa gitmesini istemem aslında."

yoongi, jimin'in gözlerine tiksinir gibi bakarak birkaç adım geri attı. "ne istiyorsunuz be bizden, sizin gibi itlerin havlayamayacağı tek yere geldik. orada da buldunuz bizi. âşık mı oldunuz anlamıyorum ki."

yoongi'nin söyledikleri iki serseriyi de güldürürken, taehyung bakışlarını artık yerden kalkmış ve çantasının kollarına tutunmuş olan çocuğa dikti.

"âşık olmak mı? sanırım hayatınız boyunca birbirinizi sikeceksiniz, iki kardeş."

"siz öyle mi yapıyorsunuz?" dedi jungkook.

gözleri taehyung'unkileri delip geçici vaziyetteydi. gözlüklerinin izinden pek seçilebilir miydi bu bakış, bilinmezdi. ama bu cesareti göstermişti işte.

𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐟𝐟 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐠𝐥𝐚𝐬𝐬𝐞𝐬.  ╱ 𝐤𝐨𝐨𝐤𝐯.Where stories live. Discover now