V

9.4K 764 478
                                    




IV. nefret.

''siktir. neden bahsediyorsun sen?''
taehyung kararan gözlerini jungkook'un bal gözlerine kilitlemişti. ikisi de bir sikten habersiz, ağızları aralık şekilde öylece dururken, açılan kapı ardından hizmetli yaşlı hanım gülümseyerek söyledi.

''amanın. genç efendiler tanışmışsınız!''

-

yemek masasında sessizlik hâkimdi.

her iki oğlan da yaşadıkları şoku atlatamamışlardı lâkin masada konuşulanlar az çok durumu idrâk etmelerini sağlamıştı. sonuç olarak, bu koca evde yakalamaca oyunları başlamıştı. jungkook'un içinde taehyung'a karşı büyük bir kırgınlık vardı. kırgınlık ve öfke. taehyung ise anlamlandıramadığı duygularla boğuşmaktaydı.

masanın öbür ucundaki esmer yüze değdi jungkook'un gözleri. çocuğun dudakları birbirine yaslıydı, babasının dediklerini başıyla onaylıyordu. ''küçük kardeşini koru.'' dedi babası.

taehyung'un gözleri birden ışıltıyla parlamıştı. birkaç saniye durdu. yutkundu. küçük kardeş? jungkook'un ondan küçük olduğunu yeni öğreniyordu. yaşıtlarına göre, okula erken başlamıştı. gerçi bu minik tavşan surattan da büyük olması beklenemezdi. esmer olan da gözlerini küçüğün gözlerine saplamıştı şimdi.

dudağının bir yanı havalanırken onayladı babasını. ''gözlerim hep onun üzerinde olacak, baba.''

annesi de neşeli bir el çırpış bırakmıştı havaya. jungkook böyle bir ortama taehyung olmasa gülerek katılırdı ama şimdi, bu karşısında oturan herif onu sinir hastası yapmaktan başka bir işe yaramıyordu.

saat on'u gösterirken jungkook dişlerini fırçalayıp odasına sessiz adımlarla ilerlemeye çalışmaktaydı. tam yan odasında kalan belanın yüzünü görmek istemiyordu gece gece.

gözlüğünü odasında bırakmıştı. saçları dağınıktı ve gözleri uykudan kızarmıştı. kafasında düşüncelerle gözünü ovuşturarak kapının kolunu çevireceği anda yan kapı açılıverdi.

jungkook'un görüşü bulanık sayılabilecek düzeyde olsa da taehyung'un siyah saten pijamasını net seçiyordu. esmer olanın bedeni kirişe yaslıydı. burnundan bir nefes verdi jungkook. taehyung ise gözlerinin önünde duran çocuğu süzdü.

üzerindeki pembe tavşanlı pijamaya sırıtmıştı. bakışlarını çocuğun yüzüne çıkardığında ise yine aynısı olmuştu. o koridorda, ondan gözlüğünü çıkarmasını istediğinde olan şey.

nefesi sanki boğazına yerleşmiş ve gitmek istemezcesine çırpınıyordu. bu histen nefret ediyordu. yüzündeki gülüş saniyeler içinde yerini silerken, saçlarını karıştırdı parmaklarıyla.

''kaç yaşındasın sen sahiden? şu pijamalara bir bak.''

az önce kendi saçlarında gezinen parmakları şimdi çocuğun omzunda sürünüyordu. parmak uçları pijamanın dokusunu okşarken, en sonunda açık kalan köprücük kemiğinde durdu. gözlerini jungkook'un gözlerine kilitledi taehyung.

"ah, küçük kardeşim."

parmaklarını yavaş yavaş boynuna sürterek çocuğun çenesine çıkartıp derin bir nefes verdi. jungkook'un gözleri kapanacak seviyeye gelmişti, bu dokunuşun sinir bozucu oluşunu yok ediyordu sanki anlam veremediği bir şey.

rüyada gibiydi. uyuşmuş gibi hissediyordu. bu şekilde bir tensel temasa hiç girmemişti şu zamana dek. ona çekiliyorum dedi içinden, çekilmenin anlamından bir haberdi oysaki. oraya çekilecek ve girdapta yok olacaktı belki.

𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐟𝐟 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐠𝐥𝐚𝐬𝐬𝐞𝐬.  ╱ 𝐤𝐨𝐨𝐤𝐯.Where stories live. Discover now