VI

8.9K 756 781
                                    




VI. partinin sahibi kimmiş, göster.

''jungkook, bebeğim, abini uyandır ve kahvaltıya gelmesini söyle.''

jungkook altına bol gelen gri eşofmanı yukarı doğru çekiştirirken annesinin söyledikleri ile kahvaltı masasının başında donakalmıştı.

taehyung'un odasına girmeyi istemiyordu.

kesinlikle istemiyordu çünkü o canavarın evin içerisinde neler yapacağı belli olmuyorken, kendi odasında ne çeşit bir sürprizle karşılaşabileceğini kestiremiyordu.

annesinin bakışları hafif kızgın bir hâl almaya başladığında jungkook merdivenlerin başına doğru koşmuştu. onu kızdırmak istemezdi. kızdığında sesi öyle cırtlak bir hâl alıyordu ki bu jungkook'un sonunu getiriyordu.

'bunu yapabilirim' dedi kendi kendine.

adımları hızla taehyung'un kapısını bulduğunda üç kez tıklattı kapıyı. titrek sesiyle ismini söylediğinde de bir ses gelmemişti yanıt olarak.

''pekâlâ, en fazla ne olabilir...''

kapıyı yavaşça araladığında koyu bordo perdelerin içeriyi loş bir kırmızıya çevirmesi dikkatini çekmişti ilk. daha sonra gözü yerdeki kıyafet yığınına kaydı, yüzü buruşurken cidden böyle bir dağınıklığa nasıl tahammül ettiğini düşünüyordu. içeri yavaş yavaş adımladı ve taehyung'un çift kişilik yatağı gözünün önündeydi.

ama gözünün önünde olan ve kendini kaybettiği bir şey daha vardı ki, o da taehyung'un çıplak sırtıydı.

esmer olan, kollarını yastığının altına geçirmiş, yüz üstü uzanıyordu. yüzü sol tarafa dönüktü. jungkook cesaretlenip birkaç adım daha attığında loş kırmızı ışıkta daha da nefes kesici görünen yüzünü, burnundaki beni süzdü.

'tanrı aşkına gerçek misin?' diye söyledi içinden. ensesine sürünen ve yastığına dağılmış uzun koyu kahve saçları yumuşacık görünüyordu.

jungkook şu an kendi kontrolünden çıkmak üzereydi. 'yapma.' dedi iç sesi. 'yapma, ya uyanırsa?' siktir etmişti. tek istediği o saçlara dokunmaktı. onun hissini bilmekti.

neden böylesine bir isteğe bulanmıştı, bilmiyordu ama, jungkook'un parmakları esmerin saçlarına hafifçe dolanmıştı bile. fısıltılı sesi, kendinden bir haber dökülmüştü. ''ç-çok güzelsin.'' yatağa oturduğunda yüzünü iyice yanaştırmıştı taehyung'un yüzüne. boğazı düğümleniyordu sanki. esmer teninin üzerinde dans eden kırmızı ışığın bile onu tetikleyecek bir anlamı vardı sanki.

jungkook mırıldanıp taehyung'u seyretmeye devam ederken ne kadar zaman geçmişti  bilmiyordu. taehyung'un uzun kirpikleri titremişti. gözünün tekini hafifçe aralayıp jungkook'un yarı uyur yarı uyanık yüzü ile karşılaşmıştı. çocuğun eli, ensesindeki saçlarda dinleniyordu.

taehyung'un dudağının bir yanı havalanırken yarı çıplak bedenini hızla jungkook'un üzerine doğrultmuştu. jungkook ne olduğunu anlayamadan taehyung'un yatağında, onun iki kolu arasında bulmuştu kendini.

taehyung ona yukarıdan bakarken uzun saçları jungkook'un alnını seviyordu. yüzündeki sinsi gülüşü kaybetmemişti. ''jungkook... odama neden izinsiz giriyorsun?'' yüzündeki sinsi gülüş yerini sırıtmaya bıraktığında mırıldandı oyuncu bir sesle.

''sana neler yapabileceğimi düşünmedin mi?''

jungkook'un nefesi boğazında kalırken, en fazla ne olabilir dediğim şey oluyor işte diye düşündü.

𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐨𝐟𝐟 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐠𝐥𝐚𝐬𝐬𝐞𝐬.  ╱ 𝐤𝐨𝐨𝐤𝐯.Where stories live. Discover now