Poison / Vkook

1~ Alfa Kokusu

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!

1. Bölüm

Omega olan bizlerin, Doğu ve Kuzey sürüleri ile yaptığımız barış antlaşmaları ile Saklı Orman'da kalan omega sayısı azalmıştı. Zaten en az birey sayısı omega ırkında olduğu için bölünmemiz sonucu Saklı Orman'da elli kadar omega kalmıştı. Şimdiki Omega Kralı olan Kim Yejun –yani babam- Kuzey sürüsüyle yaşayarak oradaki durumu kontrol ederken, ağabeyim Kim Seokjin Doğu sürüsünde yaşıyordu. Ben ise ormanda yaşamayı tercih etmemden dolayı hayatımı burada sürdürüyor, Saklı Orman sınırını geçen herhangi bir beta veya alfa olursa omega köyüne girmeden uzaklaştırıyordum. Diğer babamın nerede olduğunu bilmiyordum. Babam bu konuda çok konuşmazdı. Sanırım eşi tarafından kötü davranılan omegalar arasında benim babam da bulunuyordu. Önceden Doğu sürüsünde yaşayan omega babam, büyükbabamın sayesinde alfa babamdan kurtulabilmiş, en azından abimin anlattığı buydu. Çok da kurcaladığımı söyleyemezdim. Omegalar harici türlerle -öz babam olsa dahi- tamamen iyi anlaştığımı söyleyemezdim. Çok dokunmuyordu bu yüzden alfa babamın olmaması.

Ormanda yetişen bitkiler sayesinde geliştirdiğimiz ilaçlarla burnumuz daha keskin bir hale gelmişti. Yan etkisi olmasa da 10 yaşından küçüklerin kullanmasının yasak olduğu bu ilaç, yaklaşık otuz metre yakınımdaki bir alfa veya betanın kokusunu ayırmamı sağlıyordu. Eğer bu kişiyle uzun süre yan yana kalmışsam burnum bu kokuya alıştığı için diğer kokulardan kolaylıkla ayırt edebilmeye başlıyordum.

Ormandaki hayvan sesleri artınca öğretmenlik yaptığım küçük omegalara doğru döndüm. Ormanın yerleşim yeri olarak kullanılmayan tarafına küçük omegalar ve diğer sürülerden gelen omegaların çocukları olan küçük alfa ve betalar için bir sınıf kurmuştuk. Sadece sandalye ve ufak masaların bulunduğu alana, büyük bir sınıf inşa etmek istememiştik. Hem hayvan sesleri eşliğinde dersimizi işliyorduk hem de ormanın yerleşim yeri olarak kullanılan tarafı harici yerlere daha fazla zarar vermiyorduk.

En ön sırada oturan Soo Lee'nin sırasına konan kuş ile duraksadım ve sınıfa baktım. Uzun süredir ilaçlar ve bitkiler hakkında yaptığım ders artık sıkmış olmalı ki çocukların yarısından çoğu uyur vaziyete gelmişti. Hafifçe gülümsedim. Eğlenerek bir şeyler öğretmek hedefim olduğu için çocukları daha fazla sıkmak istemiyordum.

" Çocuklar," dedim dikkatleri üzerime toplamak için. Bana yarı açık gözlerle baktıklarında kocaman gülümsedim. "Bugünlük ders bu kadar. Sınıra yaklaşmamak şartıyla dağılabilirsiniz. " Az önce ölü gibi bakan çocukların hepsine aniden gelen enerji ile sıralarından fırlayıp koşarak uzaklaşmaya başladılar. Ben de derin bir nefes verip yaşadığım barakaya doğru yürümeye başladım. Eteğimin paçalarına takılan çalılardan kurtulmak için adımlarımı büyük şekilde atarken burnuma gelen koku ile duraksadım. Kafamı hızla kaldırıp derin bir nefes aldım. Tanıdık gelen kokuyla gözlerimi devirdim.

Yine sınıra bir alfa girmişti ve ben artık bu tanıdık kokuyu almaktan cidden bunalmıştım.

Etrafa bakarak yürümeyi kestim ve hızlı adımlarla omega köyüne yürümeye başladım. Sınıfımız köyden biraz uzakta kaldığı için koşar adımlarla köye girdiğimde, yanında dikilen muhafızlar ile birlikte etrafa bakarken gördüm onu. Sinirle oflayıp yanına doğru giderken, yanından geçen omegaların kötü bakışlarına maruz kalmayı gram umursamayan Kuzey Sürüsü prensi Oh Gong'a göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Haftada en az iki defa buraya gelen Oh Gong'un bana karşı bir şeyler hissettiğini bilmeyen kalmamıştı sanırım. Bunu beni her gördüğünde 'Ruh eşim de buradaymış,' demesi ile kesinlikle daha da iyi anlayabiliyorduk.

Oh Gong'a doğru yaklaşırken büyük ihtimalle kokumdan tanıdığı için hızlıca arkasını dönmüş ve bana bakmıştı. Kendimi ölü taklidi yapmamak için zor tuttum. Ona karşı minnettarlık hariç hiçbir duygu beslemiyordum. Gerçi köye getirdiği erzaklar çok yararlı olsa da, her getirdiği erzağın sonunda bana " Gördün mü? Ne kadar iyi biriyim," demesi tüm iyiliği söndürüyordu. Yine de hakkını yemek gibi olmasın diye onu asla terslemiyordum.