Bölüm 19 -Görücü

7.1K 328 10
                                    

Metehan Betül'lerin peşinde yaklaşık on dakikadır dedektif gibi dolanıyordu. İlerledikçe nereye gittiklerini ve birlikte ne işleri olduğunu daha çok merak ediyordu. Betül'ün Mert gibi biriyle hiçbir işinin olmayacağını düşünürken, Betül havadan sudan konuştuklarını söyleyip önemsiz bir şeymişçesine geçiştirirken okul çıkışında birlikte bir yerlere gidiyor olmaları son derece sinirini bozmuştu. Madem aralarında bir şeyler vardı, neden saklıyordu ki Betül? Hayır, söylese de sessiz kalacağını sanmıyordu ama en azından şimdi ki gibi hayal kırıklığına uğramamış olurdu. Belki de Betül doğru söylemişti...Öylesine bir işleri vardı ve halledip ayrılacaklardı. Küçük, küçücük bir iş...

Düşündüklerine kendini inandırması çok kolay olabilirdi hatta inanmış bile sayılabilirdi fakat o anda Betül ve Mert'in eski püskü bir apartmanın önünde duraksadıklarını gördü. Yanında durduğu duvarın dibine sinerek onları daha iyi görebilmek için dikkatle gözlerini kıstı. Neden durmuşlardı ki birden bire? diye düşünmeye fırsat bulamadan Mert, Betül'ün elini tutup önünde durdukları binanın kapısını itmiş ve kızı çekiştirerek içeri sokmuştu. Betül'ün hiçbir itirazının olmadığını bulunduğu yerden gayet net görebiliyordu. Gözlerini açıp kapattı öfkeyle. İçini dolduran aldatılmışlık hissine yenik düşerken kalbinde hissettiği o sızı daha da arttı. Şimdiye kadar hep kazanan taraf olmuşken, her istediğine anında sahip olup sıkıldığında elinin tersiyle itmişken, ruhunu sımsıkı saran kaybetmişlik duygusunun ağırlığı altında ezilmeye başladı. İçinde bir yerler acı çekiyordu ve bunun tek çaresi, demin bir başkasının ellerinde, daha önce hiç görmediği o lanet binaya girmişti!

Bu artık Metehan için son noktaydı. O, gururlu bir adamdı, kolay kolay yenilmezdi! Ellerini gür saçlarından geçirirken garip bir salt öfkeyle derince soludu. Farkında bile olmadan ileri doğru attığı iki adım attığında vazgeçip geriye doğru döndü. Betül için bu kadarını yapmasının dahi fazla olduğunu düşünürken içinden ona lanet etti. Sonra kendine. Bir ahmak gibi peşlerine düşmüş, kendini küçük düşürmüştü. Betül'ün haberi yoktu belki ama Mete biliyordu. Nasıl delirdiğini, nasıl gözünün döndüğünü çok iyi biliyordu. Değmeyecek bir insan için fazla iddialıydı düşündükleri ve yaptıkları. Hiç peşine düşmemeliydi, umursamamalı ve evine sürmeliydi arabasını. Öyleyse neden hala onu düşünürken kalbi yanıyordu? Ve en önemlisi, neden hala onu düşünüyordu?...

-

Betül elini izinsizce tutup aniden çekiştirmeye başlayan Mert'e bir tepki bile verememişti. Ağzı açık ayran delisi gibi bakakalmıştı öylece. Henüz gidecekleri yere geldiklerini sanmıyordu. Üstelik elini tutan el çok sinir bozucu olmaya başlamıştı! Geniş camlı demir kapıdan içeri girdiklerinde elini Mert'in büyük elinden kurtardı. "Burası mı?" Onun görünmemeye çalışarak dışarı baktığını görünce omzundan dürttü sertçe. Sorduğu soruya cevap istemesi en doğal hakkıydı. Bu herifin neyine güvenip yollara düştüğünü bilmiyordu ama en azından bazı şeyleri bilmeye hakkı vardı. Mert ona döndüğünde "Sevgilin peşimizde." dedi ve ardından tekrar dışarı baktı. Gizleyemediği telaşı Betül'e tuhaf gelse de, söylediği sözcükler kadar saçma değildi...

Kısacık güldü. Nedense bu durum kulağa çok komik geliyordu. Mert'in gözlerinin içine alayla bakarken onun yanlış görmüş olduğunda karar kılmıştı. Metehan olduğuna ihtimal bile vermiyordu. Onun bu kadar ileri gitmiş olabileceğini bünyesi bile kaldırmıyordu! Muhtemelen benzetmişti ve paranoya yapıyordu. "Yok artık! Niye bizi takip etsin ki? Yanlış görmüş olmayasın sakın?"

Ben Ona Resmen AşığımWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu