Medyada Agah var.
*****************************Satır arası yorumlar silinmiş, yorum yapın lütfen....
"Uyu güzelim" deyip dolaptan kendi pijamalarından bir tanesini yatağın üzerine bıraktı. Kendisi içinde eşofman altı alıp odadan çıkacağı sırada elini tutan küçücük eli hissetti.
"Kaç yaşındasın?"
"Yirmi iki," dedi nefesini toparlamaya çalışırken. Bu adamın yanında hissettiği her şey fazla, çok fazlaydı. İradesini en çok zorlayan şey yakın olan bedenlerine örtülen sıcaklıktan tutuşan şehvetin tohumlarıydı.
"Gitme."
Agâh için zaten zor, çok zor bir andı. Hayatı boyunca hiç bu denli zorladığı bir an yaşamamış, hiç bunca çelişkinin içine düştüğü bir anı hatırlamıyordu. Kendinden on beş yaş küçük olduğunu duyduğunda çoktan bunu yapamaması gerektiğini kavramış olması şu odayı arkasına dahi bakmadan kaçması gerektiğine inandırıyordu. Ve fakat dirayetsiz halleri onu keşmekeş bir oğlancığa, yeni yetme, bedenini henüz keşfeden deli kanlılardaki gibi sabırsız kılıyordu."Çok küçüksün. Ben burda seninle uyuyabilecek kadar irade sahibi değilim şuan" dediğinde dönmüştü. Bir eliyle saçlarını okşuyor diğer eliyle eşofmanı tutuyordu. Gözlerine, geceye çalan gözleriyle bakan kızın irislerine frene asılır gibi asıldı kaldı orada. Teni o kadar açık, o kadar yumuşak ve pamuk gibi duruyorduki başını iki göğsünün arasına koyup sabaha kadar uyumak, yahut delice sevişmek, sevişirken birbirlerinin ruhlarına dokunmak ve daha unutamayacakları şeyler yapmak istiyordu. Cennetten kopup gelmiş bir meyveye benzetmeden edemiyor oluşuda ne kadar çok istediğini belli eder cinstendi.
"Agâh" derken sesi derinden, o kadar içten ve gerçek çıkmıştı ki Agâh ilk kez kendi isminin bu denli içten telaffuz edildiğini hissetmişti. Bir kadının ismini teleffuz ediyor oluşu, elinin sıcaklığını hissetmesi içindeki cehennemi harladıkça harlıyordu.
"Söyle güzelim."
"Gitme, benimle kal. Sadece bu gece kal yanımda" Elleri ile Agâh'ın iki elini sımsıkı tutup kendisine çektiğinde başını adam'ın göğüs kafesine koydu. Hissedilmeye olan açlığı yadsınamayacak kadar büyüktü ve o bu adamdan daha fazlasını taleb ediyordu dokunuşlarıyla.
"Evli misin?"
"Değilim." O kadar yakıcı bir ateş yanıyorduki ikisinin içinde de fark etmeden aynı cehennemde yanmaya başlamışlardı. Aynı günaha çanak tutup, aynı şebetten yudumlamayı hak bilmişlerdi bu gece kendilerine.
🔥🔥🔥🔥 Uyarı: Küçük okuyucular ve iyrenç bulanlar okumayın papaz olmayalım. (+18) Sonra ay iyrenç, mide bulandırı gibi yorum istemiyorum.
(İğrenç olduğunu biliyorum bu arada. Yorumlara iyrenç yazanları kastediyorum.)
İkisinin bedeni de kor gibi yanıyor, sadece şuan dokundukları beden ancak bu koru söndürüyordu. Sevişmek değildi asıl mesele, asıl mesele sevişirken dokunmak, dokunulmak, öyle rastgele bir şeyler yapar gibi yapmamaktı.
İri elleri kızın bedenini sımsıkı kapatan, siyah kalem elbisenin sırtına gittiğinde ikiside yalnızca emin olmak istercesine birbirlerine bakmayı sürdürüyorlardı. Kendini tanısa bu kadın, yahut evveliyatını bilse ister miydi bilinmez ama o son defa teyit etmek ve bu geceden daha derin yaralar açmamak için sordu:
"Emin misin güzelim? İstersen giderim, içerde uyurum. Pişmanlık yaşamanı istemiyorum."
"İstiyorum. Bu geceyi istiyorum." Aykut'a olan öfkesinden ziyade kapısını alacaklı gibi caka satarak çalan arzudan, tutkudan ve sarsıcı bir bilinmezlikten sebep istiyordu. Ne kadar istediğini belli ederek ellerini Agâh'ın pantolonunda asılı duran kemere götürdü ve kendinden beklenmeyecek bir çeviklikle açtı. Bedeninden sarsıcı bir gerçeklikle ayrılan elbisesi yere düşmeden yakaladı ve boşlukta olan avuç içiyle tuttu. Vazgeçtiğini zanneden adamın gözlerine bakarak elbiseyi çıkardı ayaklarının altından ve komidinin üzerine ikiye katlanmış vaziyette koydu. Pantolondan sökemediği deri kemeri çekerek çıkardı, düğmeyi, fermuarı birbiri ardına açtı ve yer çekimine kurban etti elindeki parçaları. Agâh, sanki ondan cesaret alır gibi sütyeninin arkasındaki kopçayı açıp çıkardı fakat henüz ikiside birbirlerine bakmış değildi.

YOU ARE READING
LEYLA
Non-FictionHayat ve insanlar tarafından hoyratça ezilmiş iki ruhun körelmiş bir gecede bıçak gibi kesişen hayatları... Zamanın zamansızlığında bir Leyla, zamana hükmeden bir Agâh. Şiir gibi bir kadın, roman gibi bir adamın dolu dizgin hayatları... 30.06.2019...