29. Bölüm

28.9K 1K 322
                                    

rosinenta 'ya ithafen yazılmıştır. 


Keyifli okumalar.

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

"Yapamayız biz. Daha eğlenceli planlarım var. Ama siz Tuna ile yapabilirsiniz." Gözlerinde beliren derin imayla yaralarını saran kadına baktı. Binbir moloz yığınının altında debelenen hiçliğinde suskun bir varoluş belirdi. Umut türedi dudak kıvrımlarında ancak sakalları onun umutlarını gizlemek için varolmuşlar gibi sakladılar kendi cennetlerini.

Lale iri gözlerini daha da açtı: "Terbiyesiz."

Leyla atışmanın devam etmemesi için: "Agâh, lütfen" dedi sessizce uzamaması için. Nezaketin diğer adı Leyla Çınar'ın damarlarında gezinen kan, ya da bizzat onun ete kemiğe bürünmüş haliydi.

"Niye terbiyesiz olayım? Karımla ve oğlumla alt katta ki havuza girmeyi planlıyorum." Agâh Sümer: o gerçekten diliyle bile bir kadını baştan çırabilecek, yine aynı Agâh Sümer başka kadınların ruhlarını okyanusun derinliklerine gömebilecek olan adamdı.

Elif onların bu hallerine gülerken: "Agâh," dedi "Leyla evlenmeyi kabul etti mi?"

"Dün etmedi ama bugün kabul edebilir." Leyla'ya yüzünü çevirdi masumca: "Benimle evlenir misin?" Ses tonunda taşıdığı güller nefesinde yankı bulduğunda tüm sofradakilerin kulaklarına ilişti. O bilinen yakışıklılık kavramlarından ziyadesiyle uzakta ve fakat onları alt edebilecek kadar zeki bir adamdı.

Sofradaki herkes Leyla'dan bir cevap beklerken Agâh Mirza'dan sabahkine benzeyen 'baaabaaa' kelimesi Agâh'a kollarını açarken çıkıverdi ufacık dudaklarından. Leyla şaşakalmış halde yüreğinde uçan ankanın kanatlarında sallandığını hissediyordu. Ölümün pençesinden kopardığı oğlundan işittiği ilk kelime diş ağrısı gibi sızdı zihnindeki kuyulara. Darman duman olmuş hissizliğine biçtiği nefesler boğazını yararak dudaklarından döküldü oğlunun şakaklarına. Tam kaburgalarında, el değmemiş bakir bir sancı kasıklarına ve oradan da sezeryan dikişine sızdı. Topallayan, ağır aksak yürüyen mutluluğun koktuğu gelecek gözlerinde çığlıklar atarak çoğaldı.

"Baba dedi." Oğlunun şakağına bir buse kondururken, uzun ipek saçları Agâh Mirza'nın babasından aldığı her halinden belli avuç içlerine hapsoluverdi. Güzide, Turan ve diğerleri onların hakikatli huzura eriştiğini görebiliyor olmaktan ötürü mululukla izliyorlardı. Agâh'ın yerinden doğrulup önce Leyla'nın açıkta kalan omzuna, ardından da mama sandalyesindeki oğlunun kendine uzanmış eline gitti dudakları. Bitip tükettiği acıların kahrolası tadı damağından onlarla beraberken, onlarla nefeslenirken melekler tarafından boğazlanıyordu. Bir mağaraya gizlenen günahlar gün ışığının aydınlığından kaçıyorlardı.

"Annen sabah inanmamıştı bana." Oğlunu sandalyeden kucağına çekip ufak boynunu doya doya kokladı. Cennetten kopup gelmiş mutluluğun harmanlanmış kokusu buram buram burun deliklerinden ciğerlerine sızdı.

"İnanmıştım ama," dedi Leyla onlara kafasını çevirerek, "sadece duymak farklı hissettiriyor."

Güzide'nin yüreğinde çarpışan mutluluk ve merak diline sirayet ettiğinde tüm bakışların odağı oldu:

"Cevap vermedin, Leyla."

Çehresine merakla bakan sevecen ve son derece naif kadına çevirdi. 'Evlilik saçma bir deftere atılan imzadan daha fazlası değil, Leyla. Ben seninle evimi, kalbimi ve hayatı paylaşmak istiyorum, beni istediğin müddetçe.' Kulağında hala yankı bulan sese gitti zihnindeki iblisler tarumar ederek. Göğü yaran mehtabın keskin sızısı karanlığın ırzına geçerken ne denli aydınlıksa Leyla'da o kadar aydınlık ve keskin taraftı:

LEYLADove le storie prendono vita. Scoprilo ora