*12*

12.6K 635 30
                                    

Cem'den

"Papatya, tabağına dokunmamışsın. Doğum gününde misin, cenaze evinde mi belli değil!"

İlkay, yanındaki Papatya'ya çıkıştığında Papatya irkilip başını oynadığı tabağından kaldırdı. Enes, onun bu haline üzüldüğünü belli etmemek için başını farklı bir yöne çevirdiğinde göz göze gelmemizle derin bir nefes vererek başını iki yana salladı.

"Ben... Dalmışım."

Hiçbirimizle göz göze gelmeden mırıldandığında oflayıp "Papatya..." diyerek bana dönmesini sağladım. "Hadi. Yapma böyle, kardeşim. Hırpalama kendini."

Elindeki çatalı sevdiği için çikolatalı seçtiğimiz pastanın doğum günü çocuğu olmasının verdiği avantajla aldığı en büyük diliminin yanına bıraktı.

"Yapmak istemiyorum ama... Liseye başladığımdan beri hiçbir doğum günüm onsuz geçmemişti."

Mavi gözlerini masadan kaldırmadan mırıldandıktan sonra başını kaldırdı ve doğrudan gözlerime baktı İlkay ve Enes'in de bizi izlediğini bilerek.

"Cem... Ben... Onu çok özledim. Yemin ederim, çok özledim."

Sonlara doğru sesi titremeye başladığında derin bir nefes alıp başını göğsüme bastırdım. Kollarını belime sardığında tişörtümde hissettiğim ıslaklık sessizce ağladığının en büyük kanıtıydı ve ne ben dayanabiliyordum bu görüntüye, ne de Enes ne de İlkay dayanabiliyordu.

Şu an göğsüme başını koyup sessizce ağlayan, kardeşim dediğim çocuğun bu hayatta ölürse yapamayacağı tek kişi olduğunu Çağrı'yı tanıyan herkesin bildiği, İlkay'ın sosyalliği sayesinde arkadaş grubumuza giren, sonra da vazgeçilmezimiz olan bu kız; hepimiz için haddinden fazla değerliydi.

İlkay'ın kendini bildi bileli arkadaşıydı. Ben, onu kız kardeşim yerine koyuyordum. Enes ise İlkay'la sevgili olmasını sağlayan ve kardeşi yerine koyduğu bu kıza minnettardı; öyle olmaya devam da edecekti, tıpkı Papatya ne kadar kızarsa kızsın ona bazen yenge demeye devam edeceği gibi.

"Cem, ben üzülmesin diye ona söylemiyorum ama keşke yanımda olsaydı demekten de kendimi alamıyorum. Ben; bencil miyim, Cem?"

Başını göğsümden kaldırıp sadece son cümlesinde gözlerime bakarak konuştuğunda iç çektim ama bir şey diyemedim.

"Saçmalama, Papatya."

Enes, melankoliye büründüğümüz son dakikalarda ilk kez konuştuktan sonra yanımıza iyice yaklaştı.

"Sen tanıdığım en fedakar insansın."

İlkay da hemen Papatya'nın yanında oturmasının verdiği avantajla Papatya'ya sarıldı. Papatya da ellerini İlkay'ın beline sararken İlkay ciddi bir konuşma yapabilmek için gerekli gücü toplayabilmek amacıyla derin bir nefes aldı.

"Enes doğru söylüyor. Ben kendimi senin yerine koyuyorum ve... Enes'e turneye evet demesini söyleyebilir miydim, bilmiyorum. Yaşadığın şeyler zor ve... Çağrı'nın yanında olmasını istemen bencillik değil, en doğal hakkın bile diyebiliriz buna."

Papatya, İlkay'ın uzun konuşmasından sonra bir süre sessiz kaldı. Öyle ki Papatya'nın doğum gününü kutlamak için geldiğimiz kafede sadece insanların gürültülerini ve Papatya'nın burun çekişlerini duyuyorduk.

Uzun süreli bir sessizliğe sebep olan Papatya, bu sessizliği bozan kişi de olmak istemiş olmalı ki toparlandı ve ağlayınca renkleri açılan mavi gözlerini sildi.

Ona baktığımızı görünce güldü.

"Tamam ya, bakmayın öyle. İyiyim, gerçekten."

Hepimiz, iyi olmadığını biliyorduk.

Papatya solmaya başlamıştı ama ona su veren dört kişi varken daha fazla solması imkansızdı.

Yani, öyle olmalıydı.

Papatya'nın Çağrısı | TextingWhere stories live. Discover now