Final

15.4K 687 165
                                    

"Nereye gidiyoruz, Çağrı? Çağrı? Bir şey söylesene!"

Beni belimden ve elimden tutup yavaş adımlarla bir yere götüren Çağrı sorduğum sorulara sadece sırıtırken oflayıp önüme döndüm ve beni ilerlettiği orman yolunda ağaçlara asılmış fenerlere ve dallara dolanmış yapay papatyalara baktım

Hayranlığımı bu yolu gördüğüm ilk an Çağrı'ya sarılarak belirtmiştim ki eminim, onun için bundan daha güzel bir hayranlık belirtisi olamazdı.

Yavaş yavaş ve düşmemeye dikkat ederek yürüdüğümüz yolda her adımı Çağrı ayarlıyordu ve kendi adımlarından çok benim adımlarıma dikkat ediyor, düşmemem için her şeyi yapıyordu.

Biraz daha yürüdükten sonra söğüt ağacının aşağı dökülen ve doğal bir perde görevi gören yapraklarının önümüze çıkmasıyla duraksadık. Çağrı belimdeki elini çekerek yaprakları araladığında heyecanla dudaklarımı ısırdım ve yaprakların altından geçtim. Çağrı da beni takip ederken gördüğüm şeyler nefesimin boğazımda hapis kalmasına neden olmuştu.

Her yere tahta sandalyeler yerleştirilmişti ve sandalyelerin boşlukları yapay papatyalarla sarılmıştı. Yapay diyordum çünkü Çağrı çiçekleri dallarından ayırmayı sevmezdi.

Sandalyelerin yanlarında da minik mumlar vardı ve yolda gördüğümüz ağaçlara fener asılması dekorasyonu burada da gerçekleştirilmişti. Sandalyelerin ve oturma yerlerinin yaklaşık elli metre ötesindeyse ay ışığını yansıtan bir göl vardı.

Gülümseyemeyecek kadar şaşkın bir şekilde Çağrı'ya döndüğümde beni elimden tutup maviye boyanmış sandalyeye oturttu. Ben şaşkınlıktan ve heyecandan hiçbir şey diyemezken ağaçların arkasından birileri çıkmaya başladı.

İlk başta kim olduklarını seçemesem de sonradan fark etmiştim.

Annem, babam, Esra Teyze, Hazal Teyze, Melis Teyze, Banu Teyze, İlkay, Enes, Cem...

Cem'in yanındaki sarışın kız dikkatimi çektiğinde gözlerimi kıstım ama onun Cem'in kendisine mesaj yazdığını söylediği kız olduğunu anlamam uzun sürmezken bunu düşünmeyi sonraya bıraktım, İlkay'dan detayları alırdım.

Hepsi hiçbir şey söylemeden sandalyelere oturduklarında Çağrı tam karşımdaki beyaza boyanmış sandalyeye oturdu ve sandalyenin yanındaki gitarı eline aldı yavaşça. Göğsü aldığı heyecanlı nefeslerle bir inip bir kalkan bana kaçamak bir bakış atıp gitarın tellerine getirdi elini ve sakince çalmaya başladı.

İlk birkaç saniyeden sonra çalmaya başladığı şarkının ne olduğunu anladığımda gözlerim o kadar büyük bir hızla dolmuştu ki kendime şaşırdım.

"Kimseyi görmedim ben
Senden daha güzel
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha özel

Kimselere de bakmadım
Aklımdan geçen
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha güzel

Sana nerden rastladım
Oldum derbeder
Kendimi sana sakladım
Senden daha güzel

Kimseleri de takmadım
Ölsem değişmem
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha güzel

Kimseyi görmedim ben
Senden daha güzel
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha özel
Kimselerede bakmadım
Aklımdan geçen
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha güzel
Senden daha güzel
Senden daha güzel
Senden daha güzel"

Şarkı bittiğinde yerimden kalkamamamı fırsat bilerek heyecanlandığını ele veren bir sesle konuştu.

"Ruhum sende kilitli ve ben hiçbir zaman özgür olamamayı bu kadar sevmemiştim, Papatya."

Durdu, kahverengi gözleri aramızdaki nerdeyse iki metrelik mesafeye rağmen tam gözlerime odaklıyken devam etti yavaşça.

"Bana esareti sevdiren kız, kimseyi tanımadım ben senden daha güzel."

Dayanamayıp ayağa kalktığımda o da ayağa kalktı. Aramızdaki mesafeyi beraber bitirip birbirimize aynı anda sarıldığımızda başım her zamanki yerine gömüldü. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında belime sardığı ellerini çekip gözlerime baktı ve yanaklarıma akan her bir gözyaşını tek tek sildi.

"Bundan sonraki her şarkım, her konserim denizleriyle topraklarımı şenlendiren kız için."

Alnını alnıma yaslayarak söyledikleriyle bir alkış sesi duydum, ardından sesler giderek arttı ve etrafımıza toplanmış sevdiklerimiz ayı kıskandıracak kadar arttırdılar seslerini.

Gülümsedim, gözlerimi kapatıp açtıktan sonra derin bir nefes aldım yavaşça.

"Bundan sonraki her sözüm, her nefesim topraklarında hüküm sürmeme izin veren çocuk için."

Papatyalı Adam, Papatya'sına sarıldı ve ay, hiç kimseyi o kadar kıskanmamıştı.

Bitti. Bilmiyorum ne diyeceğimi. Papatya'nın kaza geçirdiği yerde bile ağlamayan ben... Bu sonla gözlerimin dolması normal mi? İnanın, Papatya'yı ve Çağrı'yı çok sevdim. Ben yazdığım her karakteri ayrı ayrı seviyorum ama onlar içimde farklı bir yerdeler. Naif aşkları, birbirlerine seslerini yükseltmemeleri, fedakarlıkları ve bir sürü daha özellikleri içimde yer edindi. Bu açıklamayı biri okuyacak mı bilmiyorum ama içimdekileri dökmek istedim.

Solmuş solmamış tüm Papatya'lara, sevdiği için her şeyi yapabilecek tüm Papatyalı Adam'lara...

Papatya'nın Çağrısı | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin