13. BÖLÜM: İki Dilekçe...

3K 398 7
                                    

Damla dün gece Egemen'e, benim bulunduğum odayı gösterdiği için kendisinden hesap soracağımı tahmin ederek, sabah erkenden kalkıp hazırlanmış ve bana görünmeden odadan çıkarak kahvaltı için yemekhaneye inmişti.

Önce dolabımda muntazam şekilde duran üniformaya ardından yatağın yanında duran bavuluma baktım. Nasıl olsa bugün okuldan ayrılacağım diye düşünerek üniforma yerine üzerime sivil kıyafetlerimi giydim ve odadan çıktım.

Yemekhaneye indiğimde herkes kahvaltısını almış komutanı bekliyor, kimseden çıt çıkmıyordu. Üzerimdeki sivil kıyafetle herkesin bakışlarını üzerime çeksem de kimseye aldırmadım.

Egemen'e baktım, o da kahvaltısını almış masada Mert ile sohbet ediyor ve son derece sakin görünüyordu. Dün akşam da hiçbir şey yemediğimden ve yola aç karnına çıkmak istemediğim için birkaç lokma bir şeyler yemek için kahvaltımı alarak masaya geçtim. Damla bana kızgınlığından mı yoksa dün yaptığı suçundan dolayı mı bilmiyorum yüzüme bakmıyordu.

Komutan geldiğinde yemek duasının ardından, tam ağzıma ilk lokmayı alacağım sırada Erkan Komutanın, "Cemre!" diyen sesi tüm yemekhaneye dalga dalga yayıldı.

Hızla ayağa kalkıp, "Buyurun komutanım!" dediğimde baştan aşağı üzerimdeki kıyafetleri inceleyen Erkan Komutan, "Ne zamandan beri böyle sivil giyiniyoruz? Üniformana ne oldu?" dedi gözleri delici bir kızgınlıkla yanıyordu. "Değişen şeyler var da benim haberim mi yok?"

Çekinerek, "Komutanım ben düşündüm ki zaten..." diye konuşacaktım ki, "Bir soru sordum Cemre!" diyen komutan sözümü kesti.

"Hayır, komutanım değişen bir şey yok, ben kurallara uymadım. Üniformam odada."

Başını otoriter bir biçimde kaldırdı Erkan Komutan. "O zaman git ve üniformanı giyip gel! Sadece beş dakikan var."

Üzerimi değiştirerek yemekhaneye tekrar döndüğümde masaya oturmuş bir türlü yapamadığım kahvaltıya başlayacaktım ki ayağa kalkan Erkan Komutan, "Kahvaltı yok Cemre," dedi. Komutana şaşkınlıkla bakıyordum. "Odama geliyorsun!"

"Emredersiniz komutanım," diyerek komutanın arkasına düştüğümde olanlara aldırmadan kahvaltısını yapan Egemen'in masasının yanından geçerken, "Sen de Egemen," dedi komutan ona.

Evet dün gecenin hesap vakti gelmişti. İkimize de sinirden bilenmiş gözlerle bakıyordu.

Odasındaydık. Komutan masasında oturmuş, delici bakışlarla ikimizi de izliyordu. Ayakta duran Egemen ve ben ise komutanın karşısında ellerimizi önümüzde bağlamış, başlarımız suçlulukla öne eğik yaptığımız hataların farkında olan yaramaz iki çocuk gibi dikiliyorduk.

Siyah deri koltuğunda arkasına yaslanmış olan komutan, "Ne yapacağız böyle?" diye sordu. "Ben ikinizle ne yapacağım?" Başını sağa sola sallarken ses tonunda bıkkındı. Komutana bakmadım başının hareketi gözlerinin benim üzerimde olduğunu gösteriyordu. "Biriniz gider duyuru odasındaki görevli askerlere yalan söyleyip içeri girer kapıyı bi güzel kilitleyip okula canlı yayın yapar."

Şimdi de Egemen'e çevirmişti başını. "Biriniz gider kapısının önünden bile geçmenin yasak olduğu kızlar yatakhanesini gecenin bir körü basıp arkadaşını odadan çıkartarak bir zorba gibi ardında sürükleye sürükleye ormana kaçırır."

Gözümün yanıyla Egemen'e baktım o da aynı şekilde bana bakıyordu.

Sakin kalmaya kendini zorlayan komutan derin bir nefes verip, "Evet Egemen senden başlayalım," dedi. "Dün gece gerçekleştirdiğin şovunla ilgili mantıklı bir açıklaman var mı?"

DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin