12 Ağustos- Venedik

19 4 0
                                    

Dün bir parça bir önceki gün gibi geçti. Şehri saran labirentin içinde kaybolduk. Bütün gün ve gecenin önemli bölümünde bu labirentte yürüdük.

Gün derken geç çıktığımızı belirteyim. İnsanı saat ne olursa olsun saran bir nem var şehirde. İnsanın bedenine yapışıyor. Bir önceki gün akşam üstü gelip evde bir süre kalıp tekrar dışarıya çıkıyorduk, bu da duş almamızı ve akşam ve gece vakti daha rahat olmamızı sağlıyordu. Bu sefer bunu yapmadık, onun yerine öğle vakti bir gibi çıktık evden, şehrin öte ucundaki tren garına yürüdük, gideceğimiz bir sonraki şehir olan Bologna için bilet aldık, ve geri döndük, ki dönmemiz geceyarısını buldu.

Sabah kahvaltısını evde yaptığımı ve espresso yapan aleti, belki espresso cezvesi denmesi gereken aleti çalıştırmayı öğrendiğimi belirteyim. Alet üç bölümden oluşuyor, en alta su konuyor. Ortada küçük bir bölmeye kahve konuyor. Sonra ocağa konup üstü kapatılıyor. Bir süre sonra alet en üstteki bölümde kahve taşımaya başlıyor. Su makinenin ortasında ince bir tür borunun içinden geçiyor o arada kahvenin olduğu bölmeye gelerek kahveye karışıyor sonra da en üstteki bölüme çıkıyor. Yavaş ve biraz sıkıntılı bir süreçle sert bir kahve oluşuyor böylece. Ancak işin en sıkıntılı yanı, aletin ocaktan indirildiğinde çok sıcak olması, dolayısı ile ikinci bir kahve yapılamıyor. İlk kahve de iki kişiye yetecek kadar fazla değil, gerçi belki ben aleti ocaktan erken çektiğim için olabilir.

Çamaşır da yıkadım, ve gece eve döndüğümde yıkadıklarımı asmayı planlıyordum, sokağın üzerindeki çamaşır ipinin de nasıl çalıştığını keşfetmiştim aslında. Sokağa çamaşır asmak muhtemelen bu Türkiye'deki birçok insanın bildiği bir şeydir. Ancak benim bunun nasıl yapıldığını keşfedebilmem için görünüşe göre Venedik'e gelmem gerekiyormuş. Çamaşır ipi sokağın bir ucundan ötekine uzanıyor. Yüksekliği boyumun iki katı kadar. O nedenle ipe uzanmam mümkün değil. Ancak sokağın bir makara yardımı ile ipin bir ucu aşağıya indirilebiliyor. Böylece ip bir ucu aşağıda bir ucu çamaşır asılabilir bir yüksekliğe inerken, bir ucu yukarıda, ulaşılamayacak bir yükseklikte kalıyor. Bunu yapınca, ipin o uca yakın bölümüne çamaşırı asmak mümkün oluyor. Sonra ikinci bir makara yardımı ile asılan çamaşır uzaklaştırılıyor ve ikinci bir çamaşır asılıyor.

Şehri saran labiretin dün gördüğümüz bölümü bir önceki gün gördüğümüz bölümlere göre daha aktifti. Bir önceki gün Saint Mark Meydanı'ndan uzaklaşınca insan sayısı azalıyordu. Hele bizim evimizin civarı iyice sessiz, sokakları günün her vakti bir ıssız sayılabilecek bir bölgesi Venedik'in. Sabahleyin bir parça dolaştım içinde kaldığımız bölgeyi. Yüksekliği 5 6 kat bile olsa, çirkin sayılabilecek apartman dairelerine bile rastladım bizim bölgede. Ancak apartmanların nisbeten etrafla uyumlu tuğla bir duvarla sarılmış olduğunu belirteyim.

Saint Mark Meydanı'nın dışında Venedik'in en aktif bölgesi Büyük Kanal denen bölgenin iki yanı. Büyük kanal, büyükçe bir bulvarı andıran genişlikte. Beyoğlu'ndaki İstiklal Caddesi veya Bağdat Caddesi gibi mesela. Ancak iki yanında, kanalın bir ucundan bir ucuna yürümenize izin verecek bir yol yok. O nedenle açıkçası, daha önce bahsettiğim o körfezi andıran alanı daha çok sevdiğimi belirteyim. O nedenle Büyük Kanal civarında yürümek demek su ile karanın yarattığı labirentin içinden yürümek demek. Bu labirente yürürken çıkmaz sokaklara çıkmak mümkün. Ama daha çok, hemen her seferinde önünde iskele olan bir kanala çıkıyor insan. Bazen öbür yaka birkaç metre ileride, ama önünüzden geçen su yüzünden yola devam edemiyor, geri dönüp başka bir yol denemek zorunda kalıyorsunuz.

Bu çıkmaz sokak denen bölgelerde çok sayıda otel olduğunu da belirteyim. Bazı otellerin müşterileri otele gidip gelirken kullandıkları kendi gondol servisleri olduğunu ilginç bir şekilde öğrenmiştim. Venedik'teki gondollar hakkında bilgi edinirken, gondolu kullanma işinin çok geleneksel olduğunu, neredeyse tüm gondolcuların erkek ve İtalyan asıllı olduklarını okumuştum. Tüm Venedik'te sadece tek bir kadın gondolcu vardı, o da otellerden birisine müşteri taşıma işi yapıyordu. Yani Venedik kanallarında veya sahilinde rastlayıp sizi gezdirecek gondolcuların arasında ona rastlamak mümkün değildi.

İtalya GünlükleriTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon