14; eski çocuk parkının ruhu

209 28 17
                                    

vast - winter in my heart

Önümüzdeki birkaç gün kolay ve hızlı geçmişti. Yani birbirimizi pek görmüyorduk ve maalesef ki bu bizim için kötüye işaretti fakat en azından şu silahlı adamdan hala ses yoktu. Ve kesinlikle bunu tercih ederdim sonucu ne olursa olsun. O silahın kafamızda patlama olasılığını hayal etmek bile korkunçtu.

"Taehyung'la kesin olarak çıkıyorsunuz ve barıştınız yani, doğru anladım, değil mi?" Jungkook dağılmış saçlarının aradındaki iki minik pembe tutamı düzeltmeye çalışırken sordu. Evet çıkıyorduk. Bu fazlasıyla garip hissettiriyordu ama kabullenmek gerekiyordu. Bana iyi geliyordu. Başımı sallayarak onu onayladım. "Evet, çıkıyoruz."

Gözleri hafifçe irileşirken yüzü durgunlaştı ve başını salladı ağır bir şekilde birkaç kez. "Vay canına. Yakın olduğunuzu biliyordum ama bu kadar yakın olmanız beni şaşırttı." Sonra minik bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. "Sevindim hyung. O iyi biri, umarım iyi devam edersiniz."

İyi biriydi ancak biraz karanlıktı. Onun gibi birinim olabileceğinden daha karanlıktı. Ama onu seviyordum. Tek korkum başımıza bir şey gelmesi ihtimaline karşıydı.

Yüzündeki tebessüm solarken banktaki oturuşunu huzursuzca düzeltti. "Sen iyi değilsin, Jungkook. Konuş bakalım, neyin var?" Başını iki yana salladı ve kocaman bir tavşan gülümsemesi yerleştirdi yüzüne. "Hayır, hayır. Ben gayet iyiyim. Sadece uykum var biraz, geç yattım." Bu benim en çok kullandığım yalandı. Bu yüzden tek kaşımı kaldırdım. "Ben ciddiyim." dediğindeyse onu daha fazla sıkıştırmamak için omuz silkmek zorunda kaldım.

O da konuyu değiştirmek adına oradan gitmeti tercih etti ve kalktık.

İki gün sonra yine kendimi her zaman oturup ders çalıştığım kafede bulduğumda hava kararmak üzereydi. Yorgundum ama bu pes etmek için geçerli değildi. Anneme beni yemeğe beklememesi için mesaj attığımda aldığım cevap şirin bir üzgün surattı ama ne yapabilirdim ki?

Taehyung yine karşımda sessiz ama meraklı haliyle beni izliyordu. Dikkatimi ondan çekmeye çalışarak özellikle kitabıma odaklanmaya çalıştım. Zorlayıcıydı biraz ama başarılı olup konuyu bitirdiğimde rahatlamıştım. "Bu defa çalışman baya çabuk bitti. Sana bir kahve de ben ısmarlayacağım güzel çalıştın diye." dediğinde gülümseyerek kitabımı ve kalemlerimi toparladım. Masada yer açtım.

Bir filtre kahveyi daha önüme koyduktan sonra masanın üzerinden uzanıp ellerimi tuttu sıkıca. "Hala hayattayız. Numaram o adamı cidden uzak tutmuş olsa gerek. Bu biraz garip geliyor." Güldüm. Kesinlikle ama kesinlikle garipti evet.

Sessizlik içerisinde kahvelerimizi bitirdik. Sonra Taehyung ellerimden tutup beni evlerinin yakınındaki bir parka götürdü. Çocuk parkıydı ancak oyuncaklar o kadar eskiydi ki kimse gelmez olmuştu buraya.

"Biliyor musun eskiden annem beni bazen buraya getirirdi. Çok tercih etmezdi yani getirmeyi ama çocuğunu eğlendirmeyi de istiyordu kemanda mükemmel seviyeye gelmemi istediği kadar." Duraksadı kısa bir süre. "O enstrümandan nefret etmeyi defalarca kez denedim ama her birinde yine başarısız oldum biliyor musun? Keman tam anlamıyla içime işlemiş ve ondan kurtulmamı engelleyen bir bağ var sanki aramızda. Bu korkunç geliyor bana. Yani en azından benim için öyle. Hatta bir ara çelloya da başlamayı düşündüm ama ona geçersem kemanı bırakırım diye o kadar korktum ki yapamadım Yoongi." Birkaç saniye nefes aldı. "Çok saçma değil mi?"

Başımı iki yana salladım. Kesinlikle saçma falan değildi.

"Her neyse. Buraya seni çocukluğuma götürmek için getirdim. Tıpkı şu geçenlerde seni çıkarttığım çatı gibi." O gün aklıma gelince buruk bir gülümseme oturuverdi yüzüme. Ardından onunla ve dudaklarıma oturan gülümsemenin de eşliğinde kaldırımın kenarına oturduk. "Kimse yok. Görüyorsun değil mi? Şu hale bak. Resmen yaşlanmışız Yoongi." Elimi tuttu sıkıca.

O dikkatli bir hüzünle parka bakarken benim tek yaptığım onun rengi açık maviden su yeşiline kaymaya başlayan saçlarının rüzgarda dans edişini izlemekti. "O zamanlar en güzel park buydu Yoongi. Ama şimdi... Şimdi kimse yok burada. Belki de burayı bu kadar içselleştiren tek kişi bile ben kalmışımdır artık. Çok korkunç bu. Bir parkın unutuluyor oluşu çok korkunç."

Bakışları korku dolu bir şekilde bana döndü. "Yoongi, ben ilk kez birini burada öptüm. Ben ilk kez bu parkın etrafında bisiklete binip düştüm. İlk kez burada dayak yedim. Ben... Burayı böyle görmek benim için berbat anlıyor musun?" Elimi bıraktığında hissettiğim soğukluk içimi üşütmüştü. Belki o da üşümüştür diye onu kendime doğru çekip göğsüme yasladım bu yüzden. Sıkıca sarıldım ona.

İnsanların tahmin etmediği tarzda biri olduğunun elbette farkında değildim. Sadece bu kadarını belki de ben bile beklememiştim.

İşte bu yüzden Kim Taehyung gözümün önünde, aslında tam olarak yanımda, kollarımın arasında, eski ve kullanılmayan bir çocuk parkının ruhu için delilercesine ağlarken ben ise sadece ona sarıldım. Sıkıca.

Bölümler kısaldığı için üzgünüm. Sadece son zamanlarda pek iyi hissetmiyorum. Ve bu da bu fici yazmamı zorlaştırıyor. Umarım mahvetmiyorumdur.

Ayrıca profilimden yeni yayımladığım fem! vmin ficim olan "merdivenin ruhu"na da bakabilirsiniz.

sular altında gökyüzü《taegi》Where stories live. Discover now