Barışma

847 24 0
                                    

Su'dan

Kerem'in benden ayrılacağı yoktu. O yüzden onu omuzlarından itip tokadı sol yanağına geçirdim. Alaylı bir şekilde gülüp konuşmaya başladım.

" Dimi ama. Sen ilk önce kır dök. Sonra gel gitmene izin vermem. Ne sanıyorsun sen beni olum? Ha?"

" Su bak öyle değil-"

" Ne sandığın gibi değil ya? Ne? Ya ben senden şu iki ayda ne güzel söz bekledim ne de başka bir şey. Ya ben senden benim yüzüme bak, sorduğum sorulara cevap bekledim. Ya hadi onları da geçtim. Bir yüzüme bak istedim. Ama neymiş? Her şey istediğimiz gibi olmuyormuş" Cevap vermesini beklemeden yanından geçip ilerlemeye başladım.

Şu an Aralık ayında olmamıza rağmen üstümde sadece tişört vardı. İçimdeki yangın üşümeme engel oluyordu. Gözümden düşen yaşlarla ilerledim.

Aklıma uzun zamandır merkeze gitmediğim gelince bir taksiye binip adresi verdim. Merkeze gidince herkes bana bakarken odama ilerledim. Uzun zamandir burada olduğum için odam kilitliydi.

Yanımda anahtar olmadığı için müdürün odasına gittim. Kapıyı çalıp içeriden ' gir' sesi gelince girdim.  Müdür bana sınırlı gözlerle bakarken ben normalce bakıyordum.

" Müdürüm odamın anahtarını alabilir miyim?"

" Su sen ne yaptığını sanıyorsun?"

" Ne yapmışım müdürüm?"

" Kızım daha ne yapacaksın? Cezaevinden kaçmak da nedir? Bak suçluyu bulmasak ne olurdu biliyor musun?"

" Müdürüm zaten ben de suçsuz olduğum için kaçtım. Hem zaten önemli olmasa kaçar mıydım?"

" Tamam neyse" dedi ve çekmeceye uzandı. Az karıştırıp bir şey buldu " Al bu da odanın anahtarı" Cevap vermeden anahtarı alıp selam vererek odadan çıktım.

Odaya geçince Barın hemen odaya daldı. Gülen yüzüyle beni de güldürdü.

" Komiserim"

" Efendim Barın?"

" Komiserim siz neredesiniz?"

" Buradayım Barın"

" Komiserim siz cezaevinden felan kaçmışsınız? Anlatır mısınız?"

" Çıkmam gerekti bana bir hafta diyince ben de kendi yöntemlerimle çıktım. Ne olmuş yani. Neyse. Var mı yeni dosya falan?"

" Evet komiserim ama Selin komiserin yanına gitmeniz gerekiyor. Benim acil çıkmam gerek. Dosyalar da Selin komiserimde. Ben çıkabilir miyim?"

" Tabi çıkabilirsin" Baş selami verip dışarı çıktı. Başıma giren ağrıyla ilk önce kafeteryaya gidip bir kahve aldım. Kahvemi yudumlarken yavaş yavaş ilerliyordum.

Kahvem bitince çöpe atıp Selin'in odasına yöneldim. Dördüncü kattaydı. İkişer adımlarla çıkınca çabuk geldim. Aramız iyi olduğu için kapıyı çalmadan direkt girdim.

Direkt girince tüm gözler bana döndü. Kerem ve Rüzgâr'da odadaydı. Kaşlarım çağırırken Selin hemen yanıma gelip soru yağmuruna tuttu.

" Su? Sen neredesin? Hapisten kaçmışsın?" Daha fazla soru sormasına müsade etmeden ben soru sordum.

" Ne oluyor burada?" Sorum aslında Kerem'e yönelmişti. Ama Selin üstüne alınıp cevapladı.

" Bu iki beyefendi durduk yere kavga çıkarmış" Kaşlarım bu sefer havalanırken Rüzgâr hemen sandalyeden kalkıp sinirle konuştu.

" Durduk yere değildi."

" Rüzgâr otur yerine" bağırmamla Rüzgâr sinirle yerine oturdu.

" Selin bundan sonrası bende. Beyler yürüyün. Selin sen diğer kişilerin ifadesini al. Beyefendiler bende" Kafamla kapıyı gösterip kapıya yöneldim. Kerem ve Rüzgar'ın peşimden geldiğini biliyordum.

Merdivenleri inerken Kerem afallayınca hemen refleksle koluna girdim. Son katı da kol kola inince herkes bize baktı. Hemen Kerem'in kolundan çıktım. Koridorda sadece. Ah hadi ama toplulu ayakkabımın sesi demeyeceğim. Çünkü ben hiç topuklu ayakkabı giymem.

Neyse odama girdikten sonra Rüzgâr ve Kerem koltuklara otururken ben de ayakta karşılarında durdum.

" Ne oldu da kavga ettiniz?"

" Kavga ettik geldik"

" Cidden mi? Rüzgâr mal mısın? Zaten neden kavga ettiniz diye sordum" Kerem lafa atlayıp olayı açıklığa kavuşturdu.

" Laf attılar biz de daldık"

" Vay. Bu kadar normal bir şeyse ben de sana dalayım."

" Su" Rüzgar'ın odada olduğu aklıma gelince hemen Rüzgâr'a döndüm.

" Rüzgâr sen dışarıda beni bekle. Ama kaçma. Eğer sizi şikayet etmişlerse bu gece nezarette kalacaksınız." Rüzgâr başıyla onaylayıp dışarı çıktı.

" Anlat"

" Su bak düşündüğün gibi değil."

" Nasıl ya nasıl? Düşündüğüm gibi değilse nasıl?" Sesin yüksek çıkınca sakinleşmek için derin derin nefesler aldım.

" Su benden uzak dur istedim. Ya bir düşünsene kim ben gibi biriyle olmak ister."

" Neden uzak durmamı istedin?" Sakin bir sesle sorduğumda ben bile şaşırmıştım.

" Ya iki ay boyunca sana her şeyi yaptım. Kim yürüyemeyen biriyle yaşamak ister ki"

" Lan salak yürüyorsun işte. Ya iki ay baktıysam ne olmuş. Sen olsan sen de bana aynısını yapmaz mıydın? Hem yürüyemeseydin ben seninle değil yaşamak seninle ölürdüm geri zekalı."

Söylediklerimle beraber Kerem hızla ayağa kalkıp ikinci kez dudaklarıma kapandı. Ama bu sefer karşılık vermiştim. Her ne kadar ayrılık istemesemde merkezde olduğumuzu unutmamam lazımdı. Kerem'den ayrılıp boynuna sarıldım.

" Hadi şimdi görevimi yapmaya gidelim" Başıyla onayladığında dışarı çıktık. Selin gelmiş elindeki dosyalarla ilgileniyordu. Rüzgâr da bizi bekliyordu.

" Selin durum ne?"

" Su malesef beyefendilerden şikayetçiler." Onayladığımda birkaç belge imzalatıp gitti. Ben de Kerem ve Rüzgâr'ı alarak aşağı indik.

" Beyler hadi. Telefonları alalım." Dediğimde ikisi de telefonu verdi. Nezarethaneye girerken Kerem ve Rüzgar'ın elindeki ve kollarındaki çizikleri gördüm.

" Onur bana ilk yardim çantası felan getirsene" Cevap vermeden gidip iki dakika sonra elinde çantayla geldi. Çantayı alıp pansuman yapmaya başladım. İtiraz etseler de sonradan ses etmediler.

Ara sıra uğrayacağımı söyleyip nezarethaneden çıktım. Odama dönünce imzalamam gereken dosyaları halledip dışarı çıktım.

Rüzgâr ve Kerem'e ekmek arası köfte alıp geri merkeze döndüm. Aşağı indiğimde Onur'u gönderdim. Kerem ve Rüzgâr'a binbir türlü zorlukla yemekleri verdim.

Sabaha kadar onlarla kalıp beraber merkezden çıktık. Gece uyumamama rağmen hiç uykum yoktu. Rüzgâr arabayı kullanırken ben arkada Kerem'in gögüsünde uyukluyordum.

Eve vardığımızda arabadan inip eve geçtim. Üstümü bile değiştirmeden yatağa yatıp gözlerimi yumdum. Lan az önce benim uykum yoktu.

Odadan hareketlilik gelince Kerem'in olduğunu anladım. Beş dakika sonra yatağın diğer tarafı çökünce Kerem'in geldiğini anladım. Kerem söylemeden göğüsüne kıvrıldım. Bunu bekliyormuş gibi belimi sardı.

Yani her şey eski haline dönmüş müydü? Kerem'le olan eski, mutlu günlerime dönmüş müydüm?

" Evet sevgilim mutlu günlerimize döndük"

" Ne?"

" Artık esli günlerimize döndük. Rahatca uyuyabilirsin."

İlk AşkımDove le storie prendono vita. Scoprilo ora