Dokuzuncu Bölüm

924 53 18
                                    

Durumlar yine bildiğimiz şekilde devam ediyordu. Yani Rakım tercümeler yapıyor, yazarlığı ve öğretmenliği bir arada götürüyordu. Bir değişiklik varsa o da İngiliz kızlarının son günlerde Rakım'a göstermiş oldukları tepkilerdi.

                Mesela davetten sonraki görüşmelerinde kızların her ikisinin özellikle Can'ın o sevgili muallimine gizliden gizliye kin ve düşmanlık sergileyen tavırları hissedilmeyecek gibi değildi. Rakım bu halleri, "artık orada lüzumunun kalmadığına dair gösterilen tepkiler" olarak yorumladı. Ve bir gece bilerek dersi terk etti. Sonraki gidişinde, kızlar Rakım'a dersi niçin terk ettiğini, gelmediği için canlarının çok sıkılmış olduğunu söylediler. Can "Bilmez misiniz ki ders bizim için en büyük bir eğlence oluyor. Biz can sıkıntılarımızı hep bu dersle gideriyoruz." dedi. Hazır söz buraya gelmişken Rakım şüphesini gidermek istedi. Söz sözü açar, açılan sözler istenilmeyen sözlere kadar varır diyerek sözü kısa kesti. Bunun üzerine kızların tavırları başka bir şekle büründü. Ders bittikten sonra Canan'a ait sorulara başladılar. Soru sorarlarken sanki yarışıyorlardı. Canan'a niçin ilim ve terbiye verildiğinden başlayarak şimdi Rakım'ın evinde ne yaptığına, evdeki konumunun ne olduğuna varıncaya kadar özel sorular soruldu. Rakım'ın aklına bin bir türlü şüphe gelir, kendi kendisine bu şüphelerden utanarak yanılmış olduğunu düşünür, sorulan her soruya münasip cevaplar vermeye çalışırdı. "Şimdi evde ne hizmette bulunuyor?" sorusunu, "Dadı kalfa yalnızdır, zaten yukarı katın hizmeti için birisi lazımdı. İşte Canan bu hizmeti görüyor." diye açıklamıştı. Can, bu sorularla yetinmiyor aldığı cevaplara göre Canan'ın boynundaki beş yüz liralık gerdanlıkların, evdeki süslü hallerinin ayrıntılarını öğrenmeye çalışıyordu. Bu sorular Rakım'ın şüphelerini doğrular hale gelmişti.

                Sözün kısası, İngilizlere verilen davetten sonra üç ay kadar zaman geçti. Bu süre içinde Canan'ın Rakım'a karşı hareketleri, sözleri daha bir rahatlık kazanmıştı. Mesela dadı kalfa onları salonda sarmaş dolaş görüyordu. Eğer dadı kalfa gerçekten meraklı bir kadın olmuş olsaydı daha fazlasına da şahit olacaktı. Zaten olan biteni Canan ona gizlemeden anlatırdı.

                Aman Allah'ı severseniz neleri anlatacaktı?

                Vallahi doğrusunu isterseniz anlattığı şeyler içinde pek önemli, pek gizli sırlar bulunabilirdi. Kızın verdiği bilgilere göre, geceleri efendisi Canan'ı yanına çağırır birkaç saat dertleşirlermiş. Canan'ın yüzündeki ifade ise bunun daha fazlasının olduğunu gösteriyordu. Tüm bunlar Canan gibi bir cariye için yüz akı olan, güzel şeylerdendi.

                Aferin Rakım, gerçekten mutluydu ha!..

                Evet öyleydi. Rakım için her mutluluk biraz gözyaşı ile karışıktı. Bu mutluluğunda da gözyaşları vardı. Şöyle ki:

                Efendisinin her hafta iki gece ders vermek için gittiği, gece yarılarına kadar kaldığı İngiliz kızlarının nasıl şeyler olduklarını Canan görmüştü. Sonra birçok vesvese içini yiyip bitirmeye başlamıştı. Geceleri Rakım eve gelince kızın gözlerini kıpkırmızı buluyor, hatta kirpikleri hâlâ yaşlı, sesi hüzünlü ve titrek, nefesi daralmış olarak rast geliyordu. Bîçare Canan'dan bu hali def etmeye Rakım, sevgisi gereği mecbur değil midir? E... Bir âşık, sevdiğinin böyle üzüntülerini nasıl yok eder? Elbette iltifatıyla, onun kendisi için özel olduğunu hissettirmesiyle, muhabbetini, sadakatini temin etmesiyle...

                Felatun Beyi hatırlıyor musunuz?

                Adam bırak şu hoppa zevzeği!...

                Yok ama, bu hikâyenin yarısı da ona aittir. Şu üç ay içinde onun durumlarının nereye vardığını bilmeye mecbursunuz.

Felatun Bey ile Rakım EfendiUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum