İKİNCİ BÖLÜM

38 4 17
                                    

Merhabalar.

Okunmalar şimdilik yerinde saysa da zamanla sayımızın artacağına inanıyorum. Sevgi ve desteklerinizi bizden esirgemeyin lütfen.

Şimdiden teşekkürler.

Ebrar'ı yazmak bana yaz tatili gibi geliyor çoğu zaman. Şu anda 7. bölümü bitirmek üzere olsam da yeni bölümler yüklendikçe ve sizler okudukça ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Karakterlerimi hayatımdan ve hayatlarınızdan ilham aldığımı unutmayın lütfen. Bir de ilerleyiş hakkında yorum yapmayı unutmayın.

Haftaya cuma günü 200 okunmayı geçti diyelim.

İyi okumalar.





2. BÖLÜM.

"Ömer ağabey."

Telefonumu elinde tutmaya devam ederken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Bizden başka kimse yoktu.

"Hayırdır, Ebrar?" Burnundan solumuyordu belki ama sakin de durmuyordu hani.

"Hayırlısı senin olsun be gülüm." Dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. İşe yaramış mıydı deseniz, Ömer ağabeyin kaşlarının daha çok çatılmasıyla birlikte sinirini gizleme gereği duymadan başını geriye yatırıp sesli bir nefes vermesi benim nefes almamı unutmam aynı zamanda denk geliyor derdim.

Öyle de olmuştu.

Konuşmanın ne kadarını duyduğunu bilmiyordum. Salağa yatsam inandırıcı olur muydu acaba? Yoksa deli cesaretime güvenip her şeyi ötsem mi diye düşündüm.

Sen cidden salak olabilir misin Ebrar?

İç sesimin ağzına iki tane çarpıp başını tekrardan bana çeviren Ömer ağabeye çevirdim.

"Kimdi o telefonda ki lavuk?" elinde ki telefonumu havaya kaldırıp salladı.

Bakışlarım o ve telefonum arasında gidip gelirken şirin gözükmeye çalışarak gülmeye başladım.

"O mu?" dedim. Hala salağa yatıyordum ama benim açıklamamı beklemeden ağabeyime yetiştirme ihtimali olduğu için gülmemi kesip derin bir nefes aldım.

Kazan mübarek olsun, Ebrar. Helvan cevizli mi olsun üzümlü mü?

"Bir arkadaşım, Ömer ağabey." Dedim. Konuşsana kızım. Bir şeyler uydursana. Ne kadarını duyduğundan emin olmadığımdan bir şey de diyemiyordum ki?

Bana bir adım attı. Anlık korkuyla ben de bir adım geriye gittim.

"Nasıl bir arkadaşmış bu? Kızım sen benimle dalga mı geçiyorsun?" İşaret parmağını bana doğru uzatıp sallamaya başladı. "Ya hemen konuş ya da Ertuğrul'u ararım gelir buraya, ona anlatırsın."

"Ağabeyim ne alaka Ömer ağabey? Sen benim düşmanım mısın ya?"

Ağabeyim duyarsa benim bacaklarımı kırardı ama önce dilimi keserdi.

"Anlatıyor musun yoksa-"

Lafını kesip ellerimi sağa sola salladım.

"Hayır hayır. Arama ağabeyimi." Elimle onu yanıma çağırdım. Çok gizli bir şey söyleyecektim sonuçta.

"Ama aramızda kalacak değil mi? Bilirsin seni ağabeyimden bir ayrı severim, sayarım seni."

Alayla güldü. Ben de gülmek istesem de inandırıcı olmam gerekti.

"Konuşacak mısın artık?"

"Erkek arkadaşım." Dedim pat diye.

Telefonumu bir anda bana uzattı. Ben telefonuma dik dik bakarken sallayıp bana daha da uzattı.

ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖLGELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin