23| sana nasıl kırgın kalabilirim ki?

1K 104 73
                                    

Sonunda yarışma günü geldi. Jungkook özenle temizlediği biricik takımını giymiş, ceketinin sağ cebindeki mendili düzeltiyordu. O beyaz kadifenin vücut hatlarını belli eden beyaz gömlekle uyumuna tekrar tekrar odaklanıyor, bu onu oldukça gülümsetiyordu. Bir süredir kestirmekte geciktiği gözlerinin hizasındaki saçlarını özenle taradı ve inek yalamış gibi olduğunu fark ettiğinde arkaya atarak doğal bir görünüm vermeyi denedi. Eh, büyüğü olsa onu o özel geceye özenle hazırlar ve en iyi saç şeklini bulmasına yardımcı olurdu, fakat Jungkook Yoongi'yi hala tam olarak affedebilmiş değildi. Bu nedenle ona "Bekle." demişti. "Biraz zamana ihtiyacım var. Biraz kendimle kalmaya ihtiyacım var."

Artık, Yoongi onu bir süreliğine bıraktı diye hemencecik zırlamaya başlayan çocuk Jungkook değildi o, olgunlaşmıştı, hisleri ve bağlılığı zayıflamış, duygularının değerinin farkına varmaya başlayarak onları büyüğünün sert elleri arasında yeniden parçalamasına izin vermemişti. Elbette, Yoongi'yi hala çok seviyordu, hala kalbi duyguları ilk şekillenmeye başlarkenki gibi atıyor, ona baktığında hala oldukça büyük bir özlem duyuyordu, hala daha ona duyduğu saygı sonsuzdu. Eh, zaten o, o sinirli, huysuz, duygusuz Yoongi'ye aşık olmamış mıydı? Onun bu iğrenç dış kabuğunun bir parçasını kırıp içindeki güzelliği, masumluğu, çocukluğu ve samimiyeti görmemiş miydi? Jungkook Yoongi'den kurtulamazdı. Yoongi başkaydı, Yoongi bambaşkaydı, Yoongi onun yarım hayatının diğer parçasıydı. Bu nedenle ona verdiği değer paha biçilemezdi.

Yoongi ise değişmişti. Huysuzluk yapmıyordu, sevgisini elinden geldiği kadar sevdiklerine vermeye çalışıyordu, artık daha çok gülüyor, her ne kadar Jungkook hala onu affetmese de bu boktan dünyaya daha aydınlık taraftan bakabiliyordu. Jungkook, Yoongi'nin üzerinde bulunan o iğrenç kabuğun bir parçasını kırdığını zannederken aslında bütün siyahlığı temizlemiş ve her bir pisliği Yoongi'nin küçük bedeninden akıtmıştı. Jungkook Yoongi'yi değiştirmişti ve büyüğün bu yumuşak haline çevredekiler oldukça şaşkındı.

Yoongi aynı zamanda sabretmeyi de öğrenmişti. Jungkook'a zaman tanımış, bir süreliğine Seokjin'de kalmaya başlamış ve okulda küçüğüne özlemle bakmıştı uzaktan. Onu öylesine seviyor, öylesine seviyordu ki, o kusursuz bedenini kendi koynuna alıp saatlerce sevmek istiyordu onu. Her yerini öpücüklere boğmak istiyor ve küçüğünün yüzündeki gülümsemeye sebep olmak istiyordu. Yoongi değişmişti. Yoongi gerçekten çok değişmişti ve bunu yapamadığını söyledikten sonra kısa süre içinde başarması oldukça tebrik edilesiydi.

Mark'la Jungkook ilişkilerini devam ettiremeyeceklerini anladıklarında bir süre daha birbirlerine söylemekten çekinmiş ve havada kalan ilişkilerini parmak uçlarıyla tutmayı denemişlerdi. Öpüşmeyi kesmişlerdi, Yoongi'nin itirafından sonra Jungkook ihtiyacını gidermek için Mark'ı kullandığını iyice anlamış ve sevgilisi ona her yaklaştığında ona yapıyor olduğu ihanetten dolayı suçluluk duyarak kendisini geri çekmişti. Mark da artık bu durumdan sıkılıp ondan uzaklaşmıştı, parmak uçlarıyla tutmaya çalıştıkları ilişki biraz daha yukarı çıkmış, en sonunda parmaklarından kayarak gökyüzüne uçup gitmişti. Kavga etmeden, düzgünce ayrılmışlar, Jungkook üzerinden kalkan büyük yükün hafifliğiyle derince bir nefes vermişti.

Mark şimdi Jinyoung isimli yakışıklı ve zengin bir oğlanla çıkıyordu. Bu iki oğlan her ne kadar birbirlerinin bedenlerini yatakta tutkuyla parçalasa da sahip olduklarıyla birbirlerinin üstüne çıkmaya kendilerini zorluyorlar ve sürekli yarıştalarmış gibi hararetli bir diyoloğa giriyorlardı. Eh haliyle, Jisoo haklı çıkmıştı ve şimdi Seokjin'e durmadan bundan bahsediyordu.

Jungkook son kez pantolonunu ve kemerini düzeltti, küpelerine baktı, gergin yüzünü inceledi ve hazır olduğunu anladığında telefonunu kavrayıp Seokjin'i aradı. Oldukça heyecanlıydı, kim bilir salon ne kadar dolu olacaktı! Sesini iyice ayarlayıp, çıkabildiği en yüksek notalara çıkıp bütün salonu kendisine hayran bırakabilir ya da planladığı hiçbir şeyi beceremeyip piyanonun başında -işte o da büyüğüne hazırladığı özel sürprizdi- oracıkta ağlayıverirdi.

🌼 Flower Boy 🌼Where stories live. Discover now