2.Bölüm ❧Küçük İzler

3.9K 283 33
                                    

2. Küçük İzler



Tanrı, her birimize kendinden bir parça üflemiş.

Bazılarımızı melek olarak yanına almış, sonsuza kadar.

Bazılarımızı kendi sınavımız için Dünya'ya göndermiş.

Ama bazılarımızın ruhunu da cehenneme kilitlemiş.

Bir çıkmazım olduğunu biliyordum.

O sokak kenarında yaşıyordum ben, kötülükten kaçmak için hareketleneceğim zaman çıkmaz sokağa gideceğini bildiğim yola sapıyordum her zaman, asla kurtulamıyordum. Kulaklarımı tıkıyordum, duymak istediklerime. Sadece fikirlerimi değiştireceklerini ve beni bir başka uçuruma sürükleyeceklerini bildiğim için. Belki sadece bir kere atlasaydım, kurtulacaktım ama bu sefer de gözlerimi açıyordum karanlığa, bana doğruları göstereceklerini bildiğim için. Korktuğumda sığınabileceğim kimsem yoktu sadece bu yüzden. Çünkü ne zaman birine anlatmak zorunda kalsam gerçeklerimi, susuyordum. Susuyordum ve kendime sığınıyordum. İnkar etmek benim için çok kolaydı ama içinde olduğum karanlıktan çok korkuyordum.

Soğumuş ellerimi, gözlerimi ekrandan çekmeden üzerimdeki siyah hırkanın ceplerine sokmuş, zil çalana kadar tekrar eden görüntüyü izleyip durmuştum. O odadan ne zaman çıkıp, anahtarı ne zaman yerine bıraktığımı kesik kesik hatırlıyordum. Günün geri kalanında kendime gelmeye çalışırken çoktan iki ders geçmişti bile. Bu sürede Defne'yle herhangi ortak dersimiz olmadığı için rahatça dehşete düşmüş ifademi saklamadan uyuyabilmiştim ama son derse geldiğimizde, artık kaçacak bir yerim kalmamıştı.

Tek omzuma takılı çantayı o düşmeden omzumun üzerine geri bırakırken sınıf kapısının önünde durarak içeriye baktım. Defne, peteklerin üzerinden cam kenarına oturmuş, elindeki sütü içerken dışarıyı izliyordu. Yutkunarak soğuktan buz kesmesine rağmen terleyen ellerimi hırkamın üzerine sürerek yanına ilerledim. "Ne yapıyorsun burada?" çantamı onun çantasını bıraktığı sıranın en yakınında duran sıraya koyarak yanına ilerledim.

"Başı ağrıyan ve uyumak için yanımdan ayrılan arkadaşıma bakmaya gelip bulamadığım için ceza olarak çantasında bulduğum sütü içiyorum, Mina. Sen ne yapıyorsun burada?"

"Tuvaletteydim, üzgünüm." yutkundum ve kendimi yanına attım. Defne kaşlarını kaldırdı. "İki ders boyunca mı?"

"Kendimi pek iyi hissetmiyordum, dışarı çıkmadım." Defne, elinde tuttuğu işkenceye uğramış süt kutusunu yanına bırakarak saçlarını düzeltti ve kaşlarını kaldırdı. O başka bir şey söyleyerek beni köşeye sıkıştırmadan önce "Okul bitiminde işin var mı? Eve gitmek istemiyorum." diyerek bir nevi sözünü böldüm. Ama bakışlarından tuzağına düştüğümü anlamıştım. Biz her okul çıkışı dışarı çıkardık çünkü.

"Sen iyi olduğuna emin misin?" Gözümün önüne birkaç saat önce izlediğim görüntü geldiğinde yutkundum.

"Evet."

Defne omuz silkti. "Bir fal-kafe keşfettim geçen hafta. Kahveleri çok güzel. Gittiğimde yoğunluktan dolayı pek üzerinde konuşamamıştık, bu sefer kolay kolay pes etmeyi düşünmüyorum, ne dersin?" başımı sallayarak onu onayladım. "Bana uyar." Bu tür batıl inançlara inanmıyordum ama Defne'yle gitmek benim için sorun olmazdı. "Pekala, çıkışta üstümüzü giyinir, oraya geçeriz." Kapı açıldığı anda herkes sıralarına geçerken Defne, kendini peteklerin üzerindeki küçük cam önü yapıdan atmadan önce "Bize gelmende bir sakınca var mı?" diye sordu.

RUH CİNAYETLERİWhere stories live. Discover now