17.Bölüm

1.2K 113 42
                                    

Karşımda gördüğüm Özge'ye şaşkınlığımı belirterek

-Hayrola Özge bir sıkıntı mı var?

Benden daha şaşkın ve utanmış görünen Özge kendine hiç yakışmayan soğuk bir ses tonuyla ;

-Şeyy bir şey sormak için gelmiştim de

-Karakola mı? Önemli bir şey sanırım.

Birden ne diyeceğini şaşırmış olan Özge önce biraz düşünüp lafı gevelese de birden aklına gelmiş gibi bana dönüp

-Ben geçen geldiğimizde kimliğimi düşürmüşüm burda da onu almaya geldim.

Söylediklerine pek inanmasamda  inanmış gibi yapmak istedim ve daha fazla sorgulamadım. Çok meraklı olan Özge benim neden geldiğimi sormamıştı bile. Yüzü kireç gibi olmuş hemen hızlıca vedalaşıp gitmişti. Bu durumdan çok rahatsız olan ben de içimdeki kuşkuları bir kenara bırakıp, kendimi içerde beni karşılayacak olan Çağrı komsere hazırladım. Avuç içlerim yine terlemeye ve yanaklarım kızarmaya başlamıştı bile. Özgeden sonra hafif açık kalmış kapıya tıklayıp içeri girdim.

-İyi günler komser bey.

-İyi günler Sümeyye hanım. Buyrun hoş geldiniz.

-Hoş buldum.

Çağrı komserin önündeki sağına düşen sandalyeye otururken kendimi çok utangaç hissediyordum. Aramızda sadece bir masa mesafesi kalıyordu ve burdan onun yüzünü net görebiliyordum ama hem günah olduğu için hemde çok utandığım için pek bakmıyordum. Çağrı komser önüne aldığı  bir dosyayı karıştırarak halimi hatırımı soruyor, ben ise kısa ve kaçamak cevaplar veriyordum.

-Sümeyye hanım müjdemi isterim. Kolyeniz bulundu.

Duyduklarım karşısında çok mutlu olmuştum ama nedense biraz içim burkulmuştu çünkü bu kolye Çağrı komserle benim aramda bir bağ olmuştu. Onu tanımama ve sürekli görmeme vesile olan o kolye artık benim için daha da farklı bir anlam taşıyordu. Dalmış olduğum düşüncelerden Çağrı komserin seslenmesi ile kendime geldim.

-Sümeyye hanım pek sevinmediniz sanki. Umudu kesmişmiydiniz yoksa.

-Yok olur mu hiç öyle şey. Allahın varlığına inanan insan hiç bir şeyden umut kesmez. O ol der olu verir her şey. Ben bir an şaşırdım böyle birden söyleyince.

-İnancınız sizi yanıltmadı. Gerçekten ben bile pek umutlu değildim.

Yerinden kalkmadan hafif geri çekilip masanın altındaki bir çekmeceyi açtı ve kolyeyi kutusuyla beraber çıkardı. Bana uzatıp buyurun yine de bir kontrol edin. Çağrı komserin elinden aldığım kutuyu sanki ondan aldığım bir hediye gibi düşünüp heyecanla açıyordum. Ben sanırım Çağrı komserden hoşlanıyordum ve bu hiçte doğru değildi bence. Bir an önce buna engel olsam iyi olurdu. Zaten bir daha nerde nasıl görecektim ki unutur giderdim elbette. İçimdeki bu tatlı hissi kaybetmekte istemiyordum aslında. Allahım ne olur bana yardım et,beni yanlış bir şey  yapmaktan alı koy.

Kolyeyi açar açmaz tanımıştım bu o kolyeydi. Babamdan Fatmaya verilen mehir, Fatma'dan bana verilen tek hediye ve benim Çağrı komseri tanıma sebebimdi. Artık bu kolye benim için çok ama çok kıymetli olmuştu. Çağrı komsere dönüp memnuniyetimi belli ettim. Bunu hakkediyordu fazlasıyla.

-Çok teşekkür ederim komser bey. Beni ne kadar mutlu ettiniz bilemezsiniz. Allah razı olsun sizden.

-Ne demek. Görevimizdi bu bizim. Bizler sizler için varız.

-Size ne kadar teşekkür etsem azdır. Çok sağolun.

-O zaman güzel bir akşam yemeği ile bu teşekkür borcunuzu ödemek ister misiniz?

AŞK-I ÇAĞRI Donde viven las historias. Descúbrelo ahora