B1

402 21 9
                                    

Buraya okumaya başladığınız tarihi yazabilirsiniz.

Sevgi Arsun...

Kafamda dönüp duran sorulara cevap olacak biri olarak görmüştüm onu, ama tam tersi soruları sorduran kişinin o olacağını hiç düşünmemiştim. Kendime defalarca sorular sordum. Neden ona aşık olmak zorundaydım? Neden onca insan varken o güzel yüze aşık olmuştum? Açıkçası bende bilmiyordum. Bilsem bu soruları sormazdım.

Sevgi bizim karşı sınıftaki bir öğrenciydi. Onu son iki senede defalarca görmüştüm ama üzerimde hiç bir etkisi olmamıştı. Bir yaz sonrası on birinci sınıfların olduğu sırada görmüştüm onu. Güzelleşmişti, sarı saçları kusursuz yüzüne tam oturmuştu, mavi gözleri insanın yüreğin işliyordu. Tabi ki de ona burada aşık olmamıştım. Aşk dediğin neydi ki zaten? Hemencecik olabilecek bir şey miydi?

Hayır hiç sanmıyordum. Çünkü Sevgi, kaleyi almak isteyen bir komutan edasıyla kalbimi yavaş yavaş fethedecekti.

Size olayın başını anlatacağım. Ama önce beni tanımanızı isterim

Ben Can Bargu. Annemle birlikte İzmir'in Buca ilçesinde müstakil bir evde kalıyoruz. Babam 4 sene önce nedeni bilinmeyen bir kalp krizi sonucu öldü. O günden beri annemle tek başımıza yaşıyoruz. Annem de maalesef karaciğer kanseri. Son bir buçuk yıldır bununla mücadele ediyor. Doktorlar annemin yakında iyileşeceklerini söylüyorlar ama nedense içimde anlam veremediğim bir huzursuzluktan onlara inanmıyorum. Annem iyi değildi. Kendisi üzülmeyeyim diye çok belli etmek istemiyordu ama ben anlıyordum onun ne kadar kötü olduğunu.

Buca'daki Betontaş Anadolu Lisesi'nde okuyordum. Derslerimde oldukça başarılıyım. Her ne kadar çevremde tembel arkadaşlarım da olsa beni fazla etkilemiyorlardı. Çünkü annemin hastalığı yüzünden arkadaşlarımla okuldan okula görüşmek zorunda kalıyordum. Bu da beni onlarla daha az muhatap etmek zorunda bırakıyordu.

Aynı gün, yani Sevgi'yi gördüğüm gün, aynı zamanda okulun ilk günüydü. Arkadaşlarım Arslan ve Oğuz ile birlikte okulun bahçesinde sohbet ediyorduk, yani kısacası takılıyorduk.

Arslan olduğu yerden omuzlarını dikleştirdi. Bu hareketini genellikle yanımızdan güzel bir kız geçtiği zaman yapardı. Bu hareketi sayesinde yanımızdan bir kızın geçeceğini hemen anlıyorduk. İtiraf etmek gerekirse işe yaramıyor da değildi. Çünkü eğer aramızda geçen muhabbette küfür varsa hemen konuşmamızı keserdik ve etrafa boş boş bakardık. Kız geçtiğinde ise aynı muhabbete devam ederdik

Arslan'ı yaklaşık ilkokuldan beri tanıyordum. Ortaokuldan mezun olduktan sonra ikimizde lise konusunda aynı tercihleri yapmıştık. Sıkı bir dostluğumuz vardı. Ama tabi herkes gibi kötü bir yanı vardı. Eğer ortamda beğendiği bir kız varsa anında değişiverirdi. Bambaşka bir kişiliğe bürünürdü. Havalı, insanlara yukarıdan bakan ve her gördüğü kişiye efendilik taslayan biri olurdu. Bu yüzden aramızda birçok kavga yaşanmıştı ama Arslan değişmiyordu. Bende kendimce bir yol bulmuştum, Arslan ne zaman kızlı bir ortama girse ben o ortamdan uzaklaşırdım.

Arslan kız geçtikten sonra bakışlarını bana yönlendirdi.

"Kız resmen beni bakışlarıyla yedi." dedi. Bir kahkaha patlattım. Her zamanki Arslan'dı işte. Kumral saçlarını kusursuzca yapmıştı, mavi gözleri insanın içine işliyordu. Cüsseli vücuduna tam oturan mavi bir sweat giymişti, altına ise aynı renkte bir kot pantolon.

Bu çocuk gerçekten giyinmesini biliyordu.

"Evet, evet kesinlikle öyledir." diyerek onu birazda olsa kızdırmak istedim.

"Umurumda değil Can. İnanıp inanmaman sana kalmış." dedi. Arslan maalesef tuzağıma düşmemişti. Sessiz duran Oğuz, sessizliğini bozup olaya balıklama atladı.

1 KADEH SEVGİWhere stories live. Discover now