B2

93 12 4
                                    

Multimedya: Can Bargu

O bakışlar...

Beni heyecanlandıran, bedenimi bir yağ misali eriten o bakışlar... Neden beni bu kadar etkilemişti? Halbuki 2 saniyecik gibi kısa bir süre göz göze gelmiştik. Başını çevirip kantinden çıktığından bile mavi gözleri beynime kazınmıştı. Büyük ihtimal uzun bir süre o gözleri unutamayacaktım.

Kafamı eğdim. Yediğimiz tahta masada çizilen anlamsız işaretlemelere, gülen suratlara, kalplere veyahut birbirine aşkını ilan eden çiftlerin adlarına baktım. Acaba bir gün bende buraya bir ad yazacak mıydım? Yoksa bana saçma gelen bu işlemi hiçbir zaman gerçekleştirmeyecektim. Kafamda delice dönen sorulardan kurtulmak için aniden ayağa kalktım. Arkadaşlarım Arslan ve Oğuz bu ani hareketim karşısında birazcık şaşkına uğradılar. Bu şaşkınlıklarını gidermek amaçlı:

"Beyler ben lavaboya gidiyorum." dedim. Arslan'ın yarım tostu ve Oğuz'un çok az gevreği vardı. Büyük ihtimal benle gelmeyeceklerdi. Lakin Oğuz benim düşündüğümün tam tersini düşünüyordu.

"Dur be oğlum! Şu gevreği yiyelim birlikte gideriz." dedi. Kafamı iki yana salladım.

"Sen Arslan'la tuvalete gelirsin. Benim işim uzun." diyerek bir bahane uydurdum. Yalnız kalmak istiyordum. Kafamı toparlayıp şu Sevgi meselesini çözmem gerekiyordu. Nedense bu kız kafama takılmıştı.

Oğuz öfkeyle gözlerini devirdi. Önerdiğim fikir hoşuna gitmemişti ama seste çıkarmamıştı. Bende bu sessizliği itiraz etmiyor diyerek arkamı dönüp lavaboya doğru yola koyuldum.

Bu sırada fark ettiğim bir şey olmuştu. Sevgi'nin o güzel bakışlarını çoktan unutmuştum. Beni heyecanlandıran ve gönlümü hoş eden o bakışları anında unutmuştum. İster istemez sırıttım

"Bazen ergenliğim tutuyor." diye düşündüm.

İşte bende o klasik erkeklerden biriydim. Karşısına güzel bir kız gelince ondan etkilenen kısa bir süre ona aşık olan ve onun etkisi geçince anında unutan o klasik erkeklerden biriydim.

Kantinden çıkıp dışarıda bulunan tuvalete doğru yola koyuldum. Çevremdeki kargaşaya aldırmadan bir asker edasıyla emin adımlarla tuvalete gidiyordum. Sanki hayatımda olan sorunlarımı tuvalette bitecekmiş gibi...

Tuvalete girdiğim ilk an burnumun direğini kıran o kokuyla karşılaştım. Size kokuyu tarif edemem ama neyin karışımı olduğunu söyleyebilirdim; idrar, ter, dışkı, sigara karışımı bir kokuydu.

Zaten tuvaletini halini gören bir insan bu kokuyu kokladığına pek şaşırmazdı. Tüm alanı kaplayan kare biçiminde döşenen beyaz fayansların bazıları kırılmıştı, bazılarına saçma yazılar yazılmıştı. Tuvalette 3 tane el yıkanması için lavabo vardı. İkisinin seramiği kırılmıştı, seramiği kırılmayan lavabonun, aynası kırılmıştı. 2 pisuarın haznesi idrarla doluydu ve içinde yüzen boş sigara paketleri vardı. 5 tane yan yana duran alaturka tuvaletlerinin ikisinin kapısı kırılmış, birisinin seramiği kırılmış ve şaşırtıcı biçimde kalan iki tuvalet sağlam duruyordu. Lakin tüm bu sağlamlıklara rağmen her alaturka tuvaletinin içinde sigara izmaritleri, bisküvi paketleri ve idrarla dolup taşmıştı.

Bu tanıdık manzara karşısında nedense hep aynı tepkiyi veriyordum. Yüzümü buruşturarak... Doğrusu bu manzara karşısında burnunu buruşturmayacak bir insan ya burunsuzdur ya da bu işi yapmak zorunda kalan hademeden başkası değildir.

Aslında imkanım olsa. Gerçekten imkanım olsa... Kızlar tuvaletine giderdim. Tamam kabul ediyorum komik bir fikir ama erkekler tuvaletine nazaran oranın daha temiz bir yer olduğunu düşünüyorum.

1 KADEH SEVGİWhere stories live. Discover now