"Çaresizlik nedir bilir misin?
Kalbin kanatlanıp gittiği yere,
Bedenin gidememesidir."
Hz. Şems
Son aldığımız haberlerde Poyraz'ın başarısı ile evrakların yeri bulundu ve başından beri uğraştıkları bu içki fabrikası kapatıldı. Bir hayli yoruldular, hatta yorulduk ama bu habere değmişti. Şimdi ise dün söylediğim sözden sonra yaşadığımız polemik hala devam ediyordu. Ne mi olmuştu? Dün Poyraz'ın yüzüme bile bakmadan yatağa gidip arkasını dönüp uyumasının ardından sabah kahvaltı da hiçbir şeyi doğru düzgün yiyememiş, şimdi de sırf konuşmamak için televizyonun önünde öylece oturmuş dini sohbet dinliyorduk. Ben Poyraz'ın babasını ziyaret etmesini istiyordum. Babası İstanbul'da bir akıl hastanesinde kalıyordu. Adam aklını kaybetmiş de olsa bir babaydı. Üvey annesinin ne yaptığı umrumda değildi. Babasının tercihleri de öyle.. Ama insan öz babasını terkedip gidemezdi. Bu ne bize ne de Poyraz'a yakışırdı. En sonunda dayanamayıp konuştum:
"Konuşmayacak mıyız?"
"Konuşuyoruz." dedi soğuk ses tonuyla.
"Peki."
Ve yine televizyonun sesi..
"Poyraz bana kırgın olduğunu biliyorum."
"Yoo."
Off çıldıracağım!!!
Konuşmuyorum işte!
Yok yok öyle de olmaz.
"Dünkü adam kalp krizi geçirip ölmemiş miydi nasıl dirildi o gün?"
Allah'ım kabul ediyorum çok saçma bir şey söyledim.
"Cenaze namazını ben kılmadım Arya. Bilmiyorum."
Gözlerini bana çevirsen aslında daha iyi iletişim kurabilirdik Poyraz..
En sonunda sinirime hakim olamayıp televizyonun kumandasını alıp kapattım.
Bu sefer bakışları beni bulmuştu çok şükür.
"Umrunda mıyım?" dedim o ise sadece sustu!
"Poyraz kime diyorum ben?!... Tamam madem konuşmuyorsun bende giderim. Kendime konuşacak birilerini ararım." dediğimde ise ciddiydim. Ayağa kalkmıştım ki:
"Otur oturduğun yerde Arya."
"Oturmazsam ne olur?" dedikten sonra karşılaştığım ultra korkutucu bakışları ile yutkunup oturdum.
"Allah aşkına ne yaptım ben sana?"
"Ya Arya! Sana kaç kere dedim o adam da o kadında benim ailem falan değil!"
"Ama böyle yapamazsın Poyraz! Babanın üzerinde hakların var! Hiç değilse sıla-i rahim say bunu!"
"İstemiyorum ve bu konu kapandı! Bir daha açarsan kalbini kırarım Arya!"***
1 gün sonra
Tartışmamızın üstünden 1 gün geçmesine rağmen ne doğru düzgün konuşuyorduk ne de doğru düzgün yemek yiyorduk. Gerçi uyuyabildiğimi de söyleyemem. Dün gece her ne kadar belli etmesekte dönüp durmuştuk yatakta.
"Ben çıkıyorum. Karakolda işim var." diyen Poyraz'a baktım. Beni burada yalnız bırakacaktı demek. Aslında bunu değerlendirebilirdim.
"Peki." diyerek tabağımda ki zeytinle oynamaya devam ettim. O ise kalkmış aynanın önünde kravatını düzeltiyordu.***
"Ya sadece iki gün diyorum, iki gün! Iki gün eve alacağım adamı sonra tekrar hastaneye yatırırsınız, zaten ben oğlunun karısıyım."
"Hanımefendi, yani bu çok zor verilen bir izin. Burası çok disiplinli bir yer. Tekrar müdürümle bir konuşayım sizin için." diyen hastane girişindeki danışmanı ikna etmiştim. Poyraz'ın babasını evimize getirecektim ve yaklaşık bir saattir danışmanın başının etini yemiştim. Her ne kadar Poyraz'ın vereceği tepkiden korksamda buna değerdi. Artık çok vaktim kalmamıştı. Poyraz eve gelip beni bulamazsa çıldırırdı. Bir an önce eve gitmeliydim. Tam o an danışman kadın Poyraz'ın babasını tekerlekli sandalyede getirirken gördüm. Şuan sevinçten çığlıklar atmak istiyordum. Kadına minettar gözlerle bakıp defalarca teşekkür ettim. Poyraz'ın şoförü ile de anlaşmıştım. Şimdi adamı şoförün yardımı ile arabaya oturtmuştuk. Bazen o kadar sağlıklı gibi konuşurken bazen aklı melaikelerini kaybettiğini belli ediyordu. Aslında Poyraz ona çok benziyordu. Aynı kemikli yüze sahiplerdi. Ne kadar yaşlanmış da olsa karizmatik bir yüze sahipti. Gülüşü tıpkı Poyraz'ı andırıyordu.
Eve geldiğimizde ise Aras Babayı yani Poyraz'ın babasını salona oturttuk. Şimdi ise Poyraz'ı bekliyorduk. O sıra da Aras Babayla konuşmaya çalıştım.
"Aras Baba. Biliyor musun artık bende senin kızınım. Gelininim ben. Poyraz'ın karısıyım." dedim yanına oturup pamuk ellerinden tutup. Yaşlı bir insandı işte. İnsan nasıl kin tutabilsin?
"Poyraz'ım mı? Oğlum nerede? Annesi yok onun kaybolur? Oğlum nerede o çok küçük?" diye panikle sorular sormaya başlayınca üzüldüm. Dolan gözlerimle:
"Korkma Aras Baba onu bir kız kolları arasına almış koruyor. Ellerinden tutmuş merak etme." dedim kendimi kastederek.
"Evet Aras Amca o meleğini buldu."
Gelen sese baktığımda ise bu Umut'tu. Hemen toparlanıp üstümü başımı düzelttim. Umut'un arkasından gelen Poyraz ise sinirli gözleri ile bir bana birde babasına bakıyordu.
"Ne işi var bu adamın burada Arya!" diye birden yüksek sesi ile bağırınca korkmuştum.
"Poyraz... Ben... sadece... belki... her şey..."
"Sus Arya sus! Sana ne söyledim ben!! Sana kalbini kırarım dedim!" diye kükreyip yatak odasına çıktı. Gözlerim iyice dolmuştu. Kendimi çok yalnız hissetmiştim. Umut halime acımış olacak ki uzakta edepli duruşu ile konuşmaya başladı:
"Yenge üzülme sakın. Ama Poyraz'ın kalbi bu konuda çok kırık onu da anla. Hayatını mahfetti bu adamın kararı. Eğer o kadınla evlenmeyip Poyraz'ı o zenginliğiyle annesinin mirası olarak sahip çıkarak baksaydı Poyraz yetimhanelerde sürünmez kendisi de bu halde olmazdı." dedi.
Evet Poyraz için ağırdı biliyordum.
"Ama ne olursa olsun o onun babasıydı."
"Evet çok güzel söyledin babasıydı.. Umarım her şey yoluna girer Arya. Ben aranıza girmeyeyim, siz halledersiniz." deyip evden çıktı. Ne yapacağımı bilemez halde kalmıştım. Eşarbımı ve pardesümü çıkartıp Aras Babaya yemek hazırlamak için mutfağa girdim. Salçalı makarna yapmak için salçanın kapağını açarken bir anda beyaz uzun elbiseme salça sıçramıştı. Üstüm yağ olmuştu. Yatak odasına gidip üstümü değiştirmem lazımdı. Yukarı çıkıp yatak odasının kapısını yavaşça açtım. Artık akşam oluyordu zaten yatmak için yanına gelecektim. Yatağın üstünde oturan Poyraz ile göz göze gelince:
"Üstümü değiştirecektim." dedim. Gözleri kırmızı olmuştu. Yoksa ağlamış mıydı? Belki de uykusuzluktandı bu hali..
Bir hışım ayağa kalkıp yastık ve kendine de bir yorgan alıp odadan çıkışını izlediğimde küçük bir şok yaşamıştım. Beraber uyumayacak mıydık? Beraber yatmazsak uyuyamazdım ki ben.. Onun kokusu olmadan korkardım.
Gözlerimden akan bir damla yaşı silip toparlandım. Üstümü değiştirip mutfağa indim. Aras Baba'ya yemeğini yedirip yatması için yer ayarladım. Sonra da yatak odama çıktım. Tek başıma karanlık odada uyuyamıyordum. Poyraz ise aşağıda tek başına neler düşünüyordur?***
Gece 02:00
"Esmaaa!!! Verme o ilacı bana nolur vermeee ellerim tutmaz olduu!!!"
Aşağıdan gelen ses ile yataktan fırladım. Bu Aras Babaydı!
Koşarak aşağı indiğimde kabus gördüğünü anladım. Hemen onu uyandırıp su içirdim. Ellerim panikten titremişti. Neyse ki Aras Baba sakinlemiş geri yatmıştı tam odama geri giderken Poyraz'la çarpışmıştık ve yere doğru düşecekken Poyraz belimden beni kavrayıp tutmuştu. Gözlerini görmüştüm tekrar. Hâlâ kırmızıydı. Kendimi geri çekip:
"Özür dilerim görmedim." deyip yukarı çıktım. O da uyanmıştı Aras Babanın sesine, biliyordum. Belki de duymuştu, görmüştü halini. Şimdi tekrar ayrı odalara mı gidiyorduk? Poyraz çoktan oturma odasına gidip çekyata yatmıştı. Dayanamayıp ani bir kararla oturma odasına geçtim. Poyraz orada ki çekyatta uzanıyordu. Koltuğun kenarına oturdum ve konuşmaya başladım.
" Bak istersen kov beni, istersen kız, istersen bağır. Sana hatırlatmak istediklerim var. Bak Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ne buyurmuştu Poyraz:
'Kim bağışlarsa Allah da onu bağışlar.
Kim affederse Allah da onu affeder.
Kim öfkesini yutarsa Allah da onu mükâfatlandırır.'
Sen bunları biliyorsun Poyraz. Bir diğer hadisi şerifi hatırla:
'Allah katında en aziz kul, intikama gücü yeterken affedendir.'
Ve anne-babanın değeri.. Sen anlatmıştın hatırlıyor musun?
Bir gün Allah Resûlü'ne bir kişi geldi ve 'ecrini Allah'tan umarak hicret ve cihad etmek şartıyla sana biat ediyorum' dedi. Resûlullah 'Anne ve babandan sağ olan var mı' diye sordu. O 'evet, ikisi de sağdır.' dedi. Peygamber, 'Allah'tan mükafat bekliyor musun?' buyurdu. O 'evet' dedi. Bunun üzerine Peygamber, 'Öyleyse anne babana dön, onlara iyi bak.' buyurdu.
Poyraz senin davan İslam değil mi? Şimdi hata yapıyorsun.. Bende seni uyarıyorum.. Artık karar senin. Baban son bir gece daha bizde kalıp gidecek. Ben uyararak görevimi yaptım." dediğimde ses gelmemişti. Belki de uyumuştu bile. Bende Kur'an-ı Kerim'imi alıp dizinin dibinde okumaya başladım kısık bir sesle. Sonra başımı dizine koyup uyuyakalmışım ki sabah gözümü açtığımda onun dizindeydim. O da tam şuan bana bakıyordu. Toparlanıp ayağa kalktım. Sanki hala buruktu kalbi. Kalkıp sabah namazı için abdestimi aldım. Arkamdan o da abdest almıştı. Her ne kadar sözlü olarak konuşmasak da namaz kılmak için onu beklemiştim. Onun seccadesini öne, benimkini arkaya serdim. O gelince namazımızı kıldık. Sonra kahvaltı hazırlamak için aşağı indim. O sırada Poyraz yanıma gelip belimden tutup beni kendine çevirdi ve kocaman sarıldı. Evet, evet kocamaannn..Yazardan not: Tüm okuyucularıma sesleniyorum! Öyle güzelsiniz ki sizi çok seviyorum.❤Hep dedim ve diyeceğim siz benim kitap ailemsiniz..🌸 Bu bölüm biraz sakin oldu sizi dinlendirdim ama diğer bölümde aksiyon kaldığı yerden devam edecek! Hazır mısınıız?😉
Okuduysanız hikâyemize bir yıldız da siz bırakır mısınız? 💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA! (Tamamlandı)
Spiritual"Siz hiç rüyanızda gördüğünüz birine aşık oldunuz mu?" Arya oldu.. Dünyaya dair hiçbir şeyini bilmediği bir rüya karakteri onu kendi kalbine hapsetti.. "Siz hiç uyumaktan korktunuz mu?" Arya korktu. Arya ve Poyraz, gerçek olamayacak kadar güz...