Bölüm 26

1.3K 150 9
                                    

"Hem ne demiştik;
'İstediğini almak değil,
Verilene razı olmaktır imtihan.' "
Yunus Emre

Ben çırpınırken bir anda elini sertçe ısırmam ile arkamdaki adam inledi. Elinin gevşemesi ile tam kurtulmuştum ki güçlü elleri kolumdan geri yakaladı. Ah! O an da var gücümle bağırmak için ağzımı açtığım anda tekrar ağzımı kapattı. Henüz yüzünü göremesem de bu kokuyu tanıyordum.
"Sana evde kalmanı söylemiştim."
Poyrazdı bu!
"Ödümü kopardın Poyraz!" diye fısıldadım.
"Sende benim.." diye tısladıktan sonra çimenliğin orada saklandık.
Yanımızdan bir takım elbiseli adam elinde silahla hızlıca geçti. Biraz yavaş olsa bizi kesin görürdü.
"Kim bunlar Poyraz?! Bizi görebilirler, gitmeliyiz." dedim.
"Gidicez bitanem sen arkama geç."
O sırada bir adam daha etrafa bakarak geçiyordu.
Elim ayağım titriyordu. Kokusunu hissettiğim Poyraz'ın omzuna dokundum.
Onun koksunu hiç kaybetmek istemiyordum. İçimden ayet-el kürsi okuyordum. Diğer adamda görmemişti bizi. Poyraz çömeldiğimiz yerden elini bana uzattı:
"Bak bitanem şimdi şuradaki konteynırın içine girmemiz gerekiyor. Fakat gidene kadar eğer beni vururlarsa sen beni düşünmeden oraya gir. Çok hızlı olmalısın. O konteynır kurşun geçirmiyor ve kapısı sadece içeriden açılıyor."
"Poyraz sana bir şey olursa ben yaşayamam!"
"Şşh bunları konuşmanın zamanı değil şimdi gidiyoruz. Hazır mısın?"
Sadece başımı sallamıştım ve ilerlemeye başlamıştık. Küçük  küçük yürürken etrafa bakıyorduk sürekli konteynır biraz uzaktaydı. Etrafta kimse yoktu şimdilik fakat yol o kadar çamurluydu ki sürekli batıp çıkıyorduk. Ben tam o sırada çamura ayakkabımın saplanması ile yere düştüm. Düşerken de korkudan çığlık attım. Hızlıca kalkarken Poyraz:
"Arya koooş!" diye bağırdı çaresizce onu arkamda bırakıp koşarken o beni kolluyordu ki konteynıra çok yaklaşmıştık. 3-4 adım kalmıştı ki çok yüksek bir silah sesi duydum. Ve sonra Poyraz'ın:
"Arya içeri gir!" deyişi ve göğsüne gelen gördüm. Aman Allah'ım!!!
Onu bırakamam!
"Işte buradalar!" Diye bağıran adamı görmem ile hızla konteynıra girdim. Deli gibi ağlıyordum. Poyraz orada kalmıştı.
3-4 adım ötemdeydi sadece..
Hiçbir şey yapamıyordum, hiç bir şey!

***

Om beş dakikadır konteynırın içindeydim dışarısı gözükmüyordu arabayı sallamış kapıyı açmaya çalışsalarda sonra çatışma sesleri gelmiş ve gitmişlerdi. Şuan hiç ses yoktu. Açıp bakma isteğime karşı koyup, bildiğim duaları okumaya başladım. Felak, nas, ayet-el kürsi..
O sıra kapı yumruklama sesi geldi. Kendimi korumak için bir odun parçasını elime aldım. Kapıya yaklaşıp kim olduğunu anlamaya çalıştım.
"Arya aç kapıyı, benim Umut!" demesi ile hemen kapıyı açtım.
"Umut, Poyraz vuruldu." Dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. O sırada bir gölge geldi. Başka biri vardı. Elimdeki ödünü yukarı kaldırmıştım ki gölgesini gördüğüm kişi göz hizama girdi:
"Kocanı o odunla dövmeyeceksin heralde." Bu kalın erkeksi ses Poyraz'ındı.
Hemen kollarına atladım.
"Ama sen vurulmuş.."
"Şşh.. Kurşun geçirmez yelek vardı Prenses. Tedbirimizi almıştık ama seni tehlikeye atamazdım. Bu yüzden buraya girmeni istedim."
Bu sefer sinirlenerek ona baktım.
"Bunu bana nasıl söylemezsin ya! Aklım çıktı benim! Delirebilirdim ben!"
diye küçük ellerimle geniş omuzlarına vururken o beni iyice kendine bastırdı.
"Sana gelme demiştim Arya.." diye fısıldadı. Fısıldayışı öyle güzeldi ki gözlerimi yumup bende ona sarıldım. Arkadan gelen Umut'un boğazını temizlemesi ile kendimize geldik. Kendimi Poyraz'dan uzaklaştırdım. Poyraz geri çekilip:
"Sağ ol Umut, yaptığın büyük bir şeydi. Benim için canını tehlikeye attın."
"Ne demek abi,  biz kardeş sayılırız. Her zamanda kendimi senin için tehlikeye atmaya hazırım."

***

Eve geçmiştik. Umut'ta şuan bizdeydi. Sert bir kahve hazırladıktan sonra neler oluyor öğrenmeliydim. Kahvelerini ikram edip Poyraz'ın yanına oturdum.
"Neyin nesiydi bunlar?" dedim.
Umut gözlerini yere indirdi. Poyraz omuzlarını dikleştirip:
"Bunlar da etik olmayan yollarla üzerine bir not bile yazmadan yiyeceklere alkol koyuyorlardı. Bunları bizim Umut yakalamış. Sonra bizde firmanın yetkilisini bulup durumu izah ettik."
"Eee sonra peki?"
Buradan sonrasına Umut devam etti.
"Bizi adamlar böyle görünce bildiğin silah çektiler. Ama bize işler mi? Böyle düşman olduk işte."
"Ah, inanmıyorum!"
Ellerimi başımın arasında ovuşturdum. Ne insanlar ya..
Umut ellerini dizine koyup:
"Ben kalkayım yenge. Zeynep beni bekler.." dedi.
Poyraz'la onu yolcu ettikten sonra başımı açtım. Üstüme bir askılı giyip altıma spor bir eşofman altı giydim. Saçlarım darmadağındı lavobaya geçip saçlarımı taramaya çalışıyordum. O sırada lavabonun açık kapısından giren Poyraz'la yerimden sıçradım. Siyah ceketini çıkarmış beyaz gömleğinden iki üç düğme açmıştı. Yanıma yaklaştıkça güzel kokusu burnumdan girip kalbimi fethediyordu. Elimdeki tarağa uzanıp yavaşça benden aldı. Ve saçlarımı taramaya başladı. O taradıkça mayışmaya başlamıştım. Halimi görünce eğilip tarağa yerine koydu. Ve hop diye beni kucağına aldı. Uyumaya gidiyorduk..

RÜYA! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin