Bölüm 36

6.3K 265 94
                                    

Yoğun baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda odamın camından giren güneş ışığı gözlerimi tekrar kapatmama sebep oldu. Gece gördüğüm kabus neredeyse uyanır uyanmaz ağlamama sebep olacaktı. Merve' nin kayıp ve hâlâ bulunamamış olması psikolojimi tamamen yitirmeme sebep oluyordu. Rüyamda onu bulduğumuzu ve Buğra' yla beraber kurtarmaya gittiğimizi görmüştüm fakat sonra rüya birden kabusa dönmüştü. Daha fazla hatırlamak istemediğim için yataktan kalkıp yüzümü soğuk suyla yıkadım. Kendime gelmeye ihtiyacım vardı. Kaç saat uyuduğumu merak ettim çünkü vücudum fazlasıyla ağırdı. Sanki uyumaktan şişmiştim.

Üstümdeki ağırlıktan kurtulmak için duşa girdim. Suyun rahatlatan melodisi eşliğinde kasılan bedenim gevşemeye başlamıştı. Merve' nin çığlığı bir türlü zihnimden silinmiyordu. Gördüğüm kabus o kadar gerçekçiydi ki bu his tüylerimi diken diken ediyordu. Suyu kapatıp bornozumu giyerek odaya geçtim. Dolabı açıp giyinmek için uygun kıyafetler ararken bir anda açılan kapıyla gelen kişiye baktım. Deniz' in süprizlerine alışık olduğum için rahattım fakat karşımda Buğra' yı görmemle gözlerim kocaman açıldı. Üzerimdeki bornoza sıkıca sarılıp hızla arkamı döndüm. Kalçamı ancak kapatan bornozun kısa olmasına içimden küfürler savurdum.

Buğra' da şaşırmış olacak ki bir kaç saniye konuşmadı. Konuşmayı idrak edebildiğinde ise kem küm ediyor ne diyeceğini şaşırmış gibi cümlelerini yarım bırakıyordu. Derin bir nefes aldığını duyduğumda daha çok utandım. Aldığı nefes şaşkınlığını atmış olmalıydı ki konuşmayı becerebilmişti.

"Özür dilerim ben hâlâ uyuyor olabileceğini düşünerek kapıyı çalmadım. İyi misin diye bakmak için gelmiştim"

"Şu an iyi olduğum pek söylenemez"

"Hadi ama her yerin kapalı merak etme"

"Teşekkür ederim....daha fazla utandırdığın için!"

Tekrar ağzında birşeyler gevelemeye başladığında söylemesi gereken cümleyi aradığını biliyordum ve o cümleyi bulamayacağına kanaat getirip "istersen çık da ben de giyineyim Buğra!" dedim. Bunu bekliyormuş gibi kapı hızla açıldı ve hiç birşey demeden odadan çıktı. Ardından kapıyı kilitleyip yatağa oturarak içimde saklanan nefesimi dışarı üfledim. Kapıyı kilitlemeden uyuduğum için kendime kızdım fakat dün gece yatağa nasıl geldiğimi bile hatırlamıyordum.

Hızlıca elime ilk geçen siyah taytı ve mor kazağı giyerek saçlarımı kurutmaya koyuldum. Evin içi sıcak olduğu için kazak giyer giymez terlememe sebep olmuştu ama bunu umursamadım. Kuruladığım saçlarımı toplayıp aynada son halime baktım. Kazak ve taytın uyumsuzluğu gözümü tırmalıyordu. Biri ince diğeri ise kalındı bu durum iç dünyamın arafını gözler önüne seriyordu. Yanaklarım kırmızıya dönmüştü. Kazaktan dolayı terlemiş miydim yoksa az önce yaşananların eseri miydi karar veremiyordum.

Odadan çıkmak için kapıyı açtığımda Buğra' yı kapının önünde beklerken bulamayı beklemiyordum. Yarım saattir bu kapıda öylece bekliyor olması günün ikinci şaşkınlığını yaşamama sebep olmuştu. Surat ifadesi anlam veremediğim şekilde karmaşıktı. Zaten ben onu çözmeyi hiç becerememiştim. Beni gördüğünde mahçup bir ifade ile tekrar özür diledi.

"Nasıl oldun, iyi misin biraz daha?"

"İyiyim, oldukça iyiyim neden sürekli nasıl olduğumu soruyorsun?"

"Hani dün gece olanlar..."

"Çok mu bağırdım?"

"Anlamadım?"

"Dün kabus gördüm çok mu bağırdım? Daha önce de böyle bir şey yaşamıştık. Bunu sormuyor musun sen?"

"Hayır Zeynep"

Ay TutulmasıWhere stories live. Discover now