"Sesin, bebeğim."

879 78 14
                                    

"H-hyung ben çok özür dileri-" Lafı bölünen beden, sertçe yatağa ittirildiğinde gözlerinden yaşların akmasına engel olamamıştı. Oysaki sadece sevmişti onu, bir şey yapmamıştı ki. Sevmek suç değildi sonuçta.

"Konuşma, Jeon." Jungkook başını sallayarak onu onayladığında gözlerini sıkıca kapatmış ve olabilecek her şeye karşı kollarını kendine siper etmiş ve öylece beklemişti.

Ancak inen darbe bedenine değil, kalbine olmuştu.

Gözyaşları arasında hyungunun kollarını hissettiğinde artık daha çok ağlıyordu. Başını miniğinin boynuna gizlemiş ve yumuşak tene öpücüklerini bırakırken gülümsemeden edememişti.

Onu korkuttuğunu biliyordu, ancak ne tepki vereceğini de bilememişti. Kalbi son sürat atarken akıl edebilmişti kayıt altına almayı. Ve şimdi değmişti.

Kelebek öpücükleri her saniye daha da artarken ağlaması kesilen minik, iç çekişlerle sarılışına karşılık vermiş ve kendini kasmaktan vazgeçmişti.

İşte şimdi gevşiyordu bedeni. Jimin, onun rahatladığını anladığında genişçe gülümsemiş ve başını kaldırıp ıslak yanağına dudaklarını bastırmıştı.

Göz göze geldiklerinde biliyordu, konuşmalarına gerek yoktu. Birbirlerine bakarak anlıyorlardı ne demek istediklerini. Uzun süre gözlerine bakmış olmalı ki ıslak yanakların sahibi, buna tezat olarak kızaran yanaklarıyla gözlerini kaçırmış ve üzerinde boylu boyunca yatan bedeni yana itmişti.

Anında arkasını dönüp bacaklarını kendine çektiğinde Jimin, onun utanmış hali karşısında kalbinin teklediğini hissediyordu şimdi de. "Bana bak, bebeğim. Gözlerime bak."

Jungkook tereddütle ona döndüğünde kendini yapılı bedenin üzerinde bulmuş ve dudakları şaşkınlıkla aralanırken büyük olan anı fırsata çevirmişti.

Ensesinden tutup kendine çekerken dili çoktan aralık dudakların içine girmek adına süzülmüştü. Çok geç olmadan birleşen dudaklar ve dilleri, havada ıslak sesler oluştururken aradaki minik savaşı Jimin'in elleri yavaşlatmıştı.

Küçüğünün kalçasına kayan eli uzun zamandır istediği şeye kavuşmanın verdiği mutlulukla inlerken miniği yeniden utanmış ve dudaklarını ayırıp hızla başını altındaki bedenin boynuna yaslamıştı.

"Seni çok seviyorum, hyung~" Utançtan kıpkırmızı kesilmesine rağmen cilveli çıkan sesine kendisi de şaşırmış olmalı ki şaşkınlıkla çıkan kıkırtısına da engel olamamıştı. "Sesin, bebeğim. Sesin her an kulaklarımı kutsuyor."

İyice utanan beden kollarını sıkıca sararken biri belinde, diğeri kalçasında olan el de anında sıkılaşmış ve nefesini tutmasına neden olmuştu.

Sahte bir sinirle ve utanmışlıkla hyungunun omzuna yavaşça vurduğunda boynuna burnunu sürtmüştü minik beden. "Kokun, hyung. Kokun kalbimi kocaman sarmalıyor."

Jimin, gülümserken dudakları hizasındaki saçlara öpücüğünü bahsetmiş ve derin sesiyle fısıldamıştı ona.

"Öyleyse sen de hyungu sarmaya ne dersin?"

---
Sizi bekletmek istemedim bu yüzden bölüm minicik kısa. Ne yazdığım hakkında hiçbir fikrim yok ve 0 kontrolle karşınızdayım.

vaveyla, jikook Where stories live. Discover now