[ uraz için, ]

1K 92 64
                                    

Rüzgârın rahatlıkla uçuşturduğu saçları, onun zorla gözlerinin önünden ittirdiği saçları. Binlerce kişinin deli olacağı ay'dan ilham almış yüzünün ışık saçışı, onu her seferinde saklamaya çalışması. Onu deli gibi sevmem, onun kendinden nefret etmesi.

Onun için, onunla daha zıttık.

Kulaklığımın bir diğer tekini de kulağıma yereştirdim ve sırtımı duvara vererek onu izlemeye devam ettim. Konuşurken dudaklarının kıvrılışlarını, elmacık kemiğinden yansıyan gün ışığını, parmaklarını.. En çokta, karşısındaki çocuğa, benim ona baktığım gibi bakmasını.

"Bir gün uçup gideceğim." diye fısıltı tarzı bir ses duyduğumda, emin olabilmek için kulaklığımın tekini çıkarttım ve bir süre bekledim. "O kadar yüksekten uçacağım ki, artık bulutlar bana sarılmayı dileyecek.." sertçe yutkundum. Arkamdaki her kimse ağlamaya başlamıştı.

Titrek bir nefes aldı. "Bir gün o da uçtuğunda, eğer o bulutlara sarılmayı istemiyorsa, o zaman kim sarılacak?" başımı yavaşça arkama doğru çevirdim. Aramızda sadece ufacık bir duvar vardı, ince, vursan tek taşı kalmayacak. Onun yanına gitmek, dertlerini gizliden gizliye dinlemektense, teselli etmek isterdim. Ama, yapmaya cesaretim yoktu.

Korkağın tekiydim ben, bütün cesaretimi onu sevmekle harcamıştım.

"Elbet sevecekti birini, bilmiyordum sanki.. şarkılarını ona söyleyecekti, onun gözünün içine bakacaktı mavi'leri." duyduklarım karşısında, başımı tamamen arkaya çevirdim. Bu ego değildi veya özgüven, sadece bahsettiği kişinin tanımı bana fazla uyuyordu.

"Ah be Uraz'ım," diye fısıldandığını duyduğumda, bütün kanım çekilmiş gibi hissettim. Başımı hızla önüme geri çevirdim. "Haberin yok seviyorum.." 

Şimdi onun yanına gidip kim olduğunu öğrensem, hiçbir şey değişmeyecekti. Beni veya başka birisini gizliden seven birini deşifre etmek benlik bir şey değildi. Fakat birilerinin canını yakmak, iyi bir histe değilde.

İçimi çok kötü bir his kaplamıştı.

"Eğer beni şu an duyar, görür veya hissedersen diye söylüyorum," duvara doğru biraz daha yaklaştım. "Seni habersizce ölerken bile, seveceğim."

"Teşekkür ederim.." diye fısıldadı ve bir hareketlenmeyle beraber hızlıca arkama döndüm. "Bir gün sana en sevdiğin şarkıyı söyleyeceğim. Bilirim çünkü, hep bunu dilerdin."

Hızlı bir şekilde ilerlemeye başladım ve etrafımdaki her şeyi bir süreliğine sildim. Herkesi, her şeyi, sevdiğim şeyleri, nefretlerimi. Kendim hariç, her şeyi.

Şu zamana kadar tek bir kişinin sevgisini istedim. Tek bir kişinin kalbine sahip olmak istedim. Fakat başka birinin kalbinin benimkininki gibi acıması iyi hissettirmiyordu.

İşte, şimdi pişman olmuştum. 

Onun kim olduğunu kesinlikle öğrenmeliydim. En azından onun kalbindeki yaraları sarmalayabilmeliydim.

Karşıdan karşıya geçmek için adım atacağım anda, geri çekildim. Geri çekildim ve koşa koşa o asla sevemediğim okulun sokağına döndüm. Güzelliğinden gözlerimin bağımlı olmasının sebebi olan kıza bile bakmadan, o duvarın ardına baktım.

İşte, oradaydı. 

Arkası dönük, kısa ve küt saçlı kız, elindeki kâğıt parçasını iki kenardan yırtarak, yoluna devam ediyordu. 

Peşinden adımlarımı sürükleyerek, yere doğru fırlattığı dörde parçalanmış kâğıtları topladım. Acelece cebime koydum ve peşinden ilerlemeye devam ettim. 

Gözü sanki hiçbir şey görmüyormuş gibiydi, otomotik olarak ayarlanmış gibi, eşit adımlarla, yıkık bir vücutla, yürümeye devam ediyordu.

Sokağın sonuna doğru ona daha da yakınlaştım. Kaldırımdan adımını indirdi ve aynı şekilde karşıya doğru ilerlemeye başladı. Kafamı birazcık sağa çevirdiğimde, son sürat hızla ilerleyen arabayı görmem bir oldu ve ne yaptığımı bile bilmeden peşinden koşmaya başladım.

Neredeyse yolu yarılamıştı, hızla onu kendi tarafıma çektiğimde, bacaklarımda hissettiğim keskin bir acıyla, başımın içine girdiğini hissettiğim cam parçalarının acısını bütün vücudumda yaşadım.

Hiçbir şey yapamadım.

Ne kendimi ne zaman düştüğümü bildiğim yerden kaldırabildim ne de ağzımı açıp tek bir kelime edebildim. Duyduğum iki şey vardı, zar zor aldığım nefes seslerim ve bütün Ankara'yı yıkabilecek derecede kuvettli bir çığlık.

Yanıma doğru yaklaştığını gördüm. Saçlarını görüyordum, gerçekten simsiyahlardı. Kâkülleri vardı, teni buğdaydı, haykırışlarının ardındaki dişleri bile güzeldi.

Bu kız beni sevebilmek için fazla güzeldi.

Ona belki bir şey verememiştim kalbimden ama kalbine verebilirdim şimdi bir şeyler.

Ne kadar zorlansam da, yüzüme bir tebessüm yerleştirdim. Ağzımı oynatmaya çalıştım. Ellerini yanaklarıma koydu ve kendine doğru yaklaştırdı. "Habersizce öl-müyorum ama, söz, se-veceğim seni."

Dedim ya, ben bir korkağım.

Diyorum ki, bunun artık bir önemi yok. Çünkü, ölüyorum.

**

Uraz'ın hikâyesini eksik bulan çok kişi olmuş, ben de bu yüzden, onun son gününü görmenizi istedim. Eğer isterseniz, komaya girmeden önceki Uraz içinde bir bölüm yazabilirim. Karar sizin.

Umarım, hikâyeyi bu bölümle mahvetmemişimdir. Öyle olmasından biraz korkuyorum.

Ee, ikinci bir Uraz için bölüme ne diyorsunuz?

Seviyorum sizi. ♥

haberin yok ölüyorum.Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt