Önsöz

261 20 35
                                    

🎶 Dark captain Light Captain- Robot Commander Centre

🍁

Bizim kâbuslarımız, ninnilerle başladı. Uyumamız için değil, karabasanlarımız çoğalsın diye söylendi, her gece. Çocukluk aklı bilemedik. Bilseydik de durdurur muyduk bu kısır döngüyü? Engel olur muyduk? Ben tersine çevirmeye çalışmazdım galiba. İnanmış gibi davranırdım, mutlu olsunlar diye. Chaplin'in dediği gibi 'Benim üzüntüm birinin gülücüklerine sebep olacaksa' razıyım gözyaşına. Lakin 'birinin gözyaşı benim mutluluğum olmamalı.'

Annemin anlattığı masalları sükûnetle dinlerdim. Hepsi hiç oldu, yok oldu zihnimde. Sadece birisini hatırlıyorum. Adımın geçmesi mi yahut geleceğimi görmüşüm? Bilmiyorum. Çocuk aklı işte, bilemedim. Yıllarca miladımı kulaklarıma fısıldadıklarını. Diyorum ya sadece birisini hatırlıyorum.

Çok uzun zaman önce insanlar bir aşka tanıklık etti haberleri olmadan onlar gece ve gündüzün zamandan ibaret olduğunu, güneş ve ayın kendileri için dönüp durduğunu sanarak geçiriyorlardı ömürlerini. Gerçek öyle değildi elbette. Bazen gerçeği görebilmek için gözlerinle bakman yeterli gelmez çünkü. Gerçek gözle değil, yürekle görülür.

Gece, bir gün güzeller güzeli Sanrı'yı gördü ve söndü tüm yıldızları. Âşık oldu ilk defa. Güneşin geçip gitmesini sabırsızlıkla beklerdi. Sanrı, o güzel simsiyah saçlarıyla geceleri salınırdı sadece. Upuzun saçlarıyla kıvılcımlar çıkartırdı, Gece'nin gönlünde. Unutma! Özellikle geceleri. Çünkü gecelerin varlığı aslında yanmak içindir.

Sanrı iyilik dağıtmaktan çok, insanlara kötülük emanet ederdi. En büyük kabuslarını yaşatmak için görevlendirilmişti. Yüzünde tek bir mimik, elbisesinde tek bir ışıltı yoktu. Sanki katrana bulanmış gibiydi. Adım attığı her yere o siyah zifti de beraberinde getirirdi.

Sanrılarıyla insanlara musallat olduğu gecelerin birinde onu yakalayıp bir zindana hapsettiler. "Artık kabuslarımızı, ninnilerle değiştireceğiz" yakarışlarıyla beraber... 40 düğüm atıp, 40 kilidi artarda vurdular. Kaçmasın diye de 40 metre yüksekliğinde bir şatoya kapattılar. Gece sevdiğine kıyamasa da insanlar kötülüğünün bedelini ödetmişti. Oda ayı söküp çıkardı yerinden. Gözlerinin en derinine sakladı. Sanrı hem onun yanında olduğunu bilecek hem de gözlerine bakacaktı, her gündüzün gecesinde. Lakin bu sancılı sürecin onu boğduğu gün, gözyaşlarıyla ayı un ufak etti elleriyle.

Bir gariplik vardı. İnsanlar o çok sevdiği dolunaydan, ateş yakıp şarkılar söylediği andan koparılmıştı adeta. Bu durum Sanrı'nın özgürlüğüne mal oldu. Gece öyle bir feryat etti ki, bırak 40 kilidi, 40 düğümü hapsedildiği şato yerle bir oldu. Bir aralar sönen yıldızlar, tekrar yanmaya başladı. Gece sevdiğine kavuştu.

Tahmin edemediği bir şey vardı. O dolunayın, gözyaşlarının, sönen yıldızlarının fark edildiğine inanıyordu. Siyah saçlı kızımız, kurtulduğu andan itibaren güneşi sormaya başlamıştı yana yana. Gece, Sanrı'nın ona geleceğini düşünürken, o güne kavuşmaya çabalıyordu telaş içinde. O karanlığını göz önünde tutarak kendisi gibi olan Sanrı'ya, Sanrı da aydınlığıyla büyülendiği Gündüze tutulmuştu. Ondan zarar veriyordu insanlara. "Belki, Belki gün erken doğar da yüzümü esir alır. Bu karanlığı onun saçları aydınlatır.", diye.

Gerçekler yalnızca yüreklerle görünür demiştim ya size. Gözlerle görmeye çabalayanların, körlerden bir farkı var mıdır? Görebilir mi, karanlığın yahut aydınlığın içimizde olduğunu? Görünen şeylerin yalnızca bir aldanma olduğuna inanabilirler mi? Atladığı bir şey vardı Sanrı'nın. Gece ne kadar karanlık görünürse görünsün, iyilik koynundan yakalayamaz mıydı seni? Ya da gündüz ne kadar saf ve temiz bilinirse bilinsin karanlık çökmez miydi omuzlarına?

Sanrı bunu asla bilemeyecekti. Gözünü kör eden gün buna izin vermeyecekti.

Belki uçurtmalar göğünü yitirecekti. Belki kıyamet kopacaktı.

İşte benim güzel kızımın hikayesi böyle başladı. Güne tutulup, geceyi görmezden gelecekti.

İşte benim hikayem böyle son bulacak.

🍁

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin