ÇIKMAZDA BİR GENÇ (İkinci Bölüm)

23 5 0
                                    

Kapıcı, eşinin dürtmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Eski günlerdeki gibi genç ve atik olsaydı çoktan ayağa kalkmıştı bile. Zar zor gözlerini aralayabildi. Boş bakışlarla eşine baktı önce. Kurduğu cümlelerden, anlam çıkarmak bir yana, kelimeleri seçmek imkânsızdı o durumda. Şuursuzca bakıyordu sadece.

Karşılık alamayan eşi tekrar dürttü. Fakat bu defa biraz daha sertti.

Kalk Bey kalk, zil çalıyor.

Tatlı uykusundan kaba bir şekilde uyandırılan kapıcı sinirlenmişti. Yatağın hemen başında bulunan masanın üzerindeki saate attı ellerini ve saatteki rakamları, yorgun gözlerle, silik bir şekilde de olsa okumaya çalıştı. Başta inanamadı. Ama doğruydu gözlerinin gördüğü.

Ne zili bu saatte Hanım?

Kadın da zilin bu saatte neden çaldığını bilmediği gibi en az kendisi kadar sinirlenmiş ve bir o kadar da merak içindeydi.

Bilmiyorum Bey.

Yatağından kalkarken rahatsızlığını hem diliyle hem de hal ve hareketleriyle net bir şekilde belli ediyordu.

Tamam tamam kalktım.

Sandalyedeki ceketi ve pantolonu aldı.

Hadi sen uyu, ben bir bakıp geleyim.

Pantolonu giyip ellerine de ceketini alıp merdivenleri çıkan eşinin arkasından bakan kadında, vakit bir hayli geç ve kocasına bir şey olur korkusu olunca, uykuya dair en ufak bir emare bile kalmamıştı, haliyle.

Söylene söylene kapıyı açmaya gitti. Gecenin bu saatinde uyandırılmış olması, maalesef sabah kalkmasına engel teşkil etmiyordu.

Her sabah olduğu gibi yine erken kalkıp fırına gidecek, ekmek getirip gelecekti. Zira apartman sakinleri en ufak bir hatada hemen yöneticiyi arayarak kapıcıyı şikayet ediyorlar ve onu kovmaları için ellerinden geleni yapıyorlardı. Aslında yakınında bir market olsa, sabah ezanından sonra açık olan, belki de bu saatte uyandırılmış olmasına bu kadar sinirlenmeyecekti.
Direksiyon başında geçen yorucu saatleri düşünen kapıcının siniri her adımda biraz daha artıyordu. Sonuçta rahat olduğu saatler de elinden alınıyordu şimdi.

Önce girişteki ışığı sonra deponun kapısını açtı. Aşağı inmeden merdivenin başında, kapı arkasında duran fırçayı aldı. Fırçanın sapını çıkarıp fırçayı yere bıraktıktan sonra tekrar dış kapıya yöneldi. Bunu yaptı; çünkü apartmanda anahtarı olmayan yoktu. Velev ki apartman sakinleri anahtarlarını kaybetse dahi ya oradaki tüm apartmanların dış kapısının anahtar ölçüsünü yanında bulunduran çilingiri çağırırlar ya da komşularından yardım isterlerdi ki o saatte çilingiri bulamama ihtimali göz önüne alındığında kesin olarak komşu veya akrabalarında kalırlar ve onu kesinlikle rahatsız etmezlerdi. Zira tüm apartman sakinleri biliyordu ki bu yaşlı adamın kendilerine, o konuda herhangi bir yardımı dokunamazdı.

İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu. Üstelik son birkaç haftadır halkı korkutan olaylar peş peşe gelmişti. İlk olayın haberi bir erkek ve kadın hakkındaydı. Evlerinde ölü bulunan kadın ve eşinin boğazı kesilmişti. Diğer olayda ise hırsız boş eve girip ne varsa alıp ortalıktan kaybolmuştu. Üçüncü ve son olay herkesin gözü önünde cereyan ediyordu. Madde kullanan çocukların sayısı her geçen gün artıyor ve şehir giderek daha yaşanılmaz bir hale geliyordu. Onun için tedbiri elden bırakmadan kapıyı araladı.

Yılların verdiği yıpranmışlık vardı gözlerinde. Kapı önündeki silueti net seçemiyordu.

Kim o?

Bütün dikkatini avına veren avcı gibi konuşmalara odaklanan Genç Adam bunu beklemiyordu. Kapının aralığından, kapıcının nefesinin karnına inmeden göğsündeki korku barikatından geri döndüğünden, telaşlandığını anlamıştı. Şu an avıyla arasındaki tek barikat olan bu beklenmedik korkuyu bir şekilde aşması gerekiyordu.

MÜHÜRLÜ KALPLER TUFANI - NESRİNWhere stories live. Discover now