BEN GELDİMMM! AYAĞIMDAN DOLAYI YAZAMIYORUM YOKSA GERÇEKTEN SİZİ KIRMAZ HAFTADA İKİ BÖLÜM ŞEKLİNDE DEVAM EDERDİM. EN ÇOK YAZABİLECEĞİM ZAMANDA BÖYLE BİR RAHATSIZLIK BÜTÜN PLANLARIMI BOZDU. YOKSA MAYIS AYINA KADAR BU HİKAYEYİ BİTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORDUM.
HAYAT SEN PLANLAR YAPARKEN BAŞINA GELENLERDİR SÖZÜNÜ YAŞAYARAK ÖĞRENMİŞ OLDUM. KİM DEMİŞSE ÇOK GÜZEL DEMİŞ. :)
İYİ OKUMALAR SİZİ SEVİYORUM.
"Allah korusun!"
Tuğsem, dıştan konuştuğunu anladığı anda kıpkırmızı kesildi. Bedduayı edende Allah korusun diyende kendisiydi. Beddua ettiği adam ellerinin altındaydı. Yüzüne doğru eğilip, baktığında bile kalbi hız sınırını aşmıştı. Oh uyuyormuş diye düşündü. İçinde bir şeylerin kıyılmasını neye yormalıydı.
Aşık olmuştu. Bunu reddetmeyi, hayır demeyi birçok defa denedi. Yüreği öyle bir bağırıyordu ki, aklı reddetse bedeninin saçmasapan tepkilerini durduramıyordu. Şu an olduğu gibi elleriyle değil de dudaklarıyla bu masajı yapsa nasıl olurdu? Tadını çok merak ediyordu. Sinirli bakan gözlerine baktığında bile vücudu titremeye başlarken, bir de öpüşseler ne olurdu?
Çirkin bir kız değildi biliyordu. Hiçbir zamanda güzel olma çabasına girmemiş, kadınların güzel gözükmek için bu denli kendileriyle uğraşmasını da anlayamamıştı. Kahverengi büyük gözlerinin, kıvırcıkla dalgalı arası olan yine koyu kahverengi saçlarıyla alelade bir biriydi. Yuvarlak yüzü çoğu arkadaşına göre sevimliydi.
Birazcık bakımla oldukça dikkat çekici biri olabilirdi. Yüzün de en sevdiği şey sağ yanağındaki kocaman gamzesiydi. Son yıllarda süse önem veren bir kadın olmadığından ayda bir kaş aldırmak için kuaföre giderse giderdi. Önemli bir toplantı davet tarzı bir durum olmadığı sürece de makyaj yapmazdı.
Kadınların makyaja süse ayırdıkları zamanla insanlığa bir faydam olur diye düşünür, kendini geliştirmekten başka hedefi olmazdı. Annesi ölmeden önce onu hep dünya güzelim diye severdi. Ancak Tuğsem, kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş sözüne benzetirdi. Olması gereken kilodan on kilo fazlası vardı. Aslında etek ve topuklu ayakkabı giymeyi çok severdi. Ancak doktor olduğundan beri öyle çok koşuşturuyordu ki mesleğini yaparken daha salaş ve rahat kıyafetler tercih etmeye başlamıştı.
Evde kaldığı iki gün boyunca hiç istememesine rağmen Hüseyin Alaz'ı internette araştırdı. Yanında olan kızları gördü. İşte o zaman kendiyle yüzleşti. Bu adam kim ben kimim hem sevgilisi var vazgeç bu sevdadan diye kaç kare kendini uyardı bilmiyordu. Yaşamı boyunca ilk defa aynanın karşısına geçip, Alaz'ın onda beğeneceği bir şey aradı. Uzun boyluydu. Göğüsleri ve kalçaları çok güzeldi. Ama yanında gezdirdikleri gibi incecik biri değildi.
Aynaya bakarken kendine şişkosun sen dediğinde biraz şaşırdı. Çünkü hiçbir zaman incecik bir kız olmamıştı. Olmamasını da umursamamıştı. Sağlıklıydı. Mutluydu. Önemli olanda buydu. Bütün hastalarına da kilo vermelerini isterken o kalıplaşmış, cümleleri asla söylemezdi. Eğer bacaklarını belini zorlayan kiloya sahipse, onu verdirir artık rahatım dediği kiloya gelince de hastaya illa bir beş kilo daha ver demezdi. Çünkü bu zamana dek kendi hiçbir zaman kilosundan kaşından gözünden rahatsız olmamıştı.
Ayna da kendiyle yüzleşmeye başladığında düşüncelerinin gittiği yeri beğenmedi. Hüseyin Alaz'ı araştırırken sadece kız arkadaşlarını öğrenmemişti. Gerçi kız arkadaşı var mıydı? Onu da pek anlayamadı. Çünkü bir kadınla ikinci kez gözükmemişti. Çapkınlığına bağladı. Yakışıklı yüzü gözlerinin önüne geldiğinde içini bilmediği bir duygu kapladı. Bu duygunun gittiği yere çok sinirlendi. Kıskançlık! Yaşamı boyunca hiç kimseye hissetmediği bir duyguydu ve bu hissi beğenmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)
General FictionBIÇAKÇI aşiretinin ağası Hüseyin Alaz'ın töre denen saçmalıklar silsilesi ile mücadelesini ve hiç ummadığı bir zamanda uğradığı saldırı sonucu tanıştığı doktor Tuğsem'le çekişmeli ilişkilerini okumaya ne dersiniz. Urfa'nın sert ağasının gri mavi g...