Bölüm 1

904 38 2
                                    


Çalan alarmın sesiyle uyandığımda gün ağarmamıştı. Bir haftadır Sydney'de konaklıyorduk ve bugün uzun bir yolculuk bizi bekliyordu.

Derhal uyku mahmurluğundan kurtulabilmek belki de bu mesleğin bana kattığı en rahatsız edici artıydı. Ne zaman şöyle yatak keyfi yapabilecektim?

Yirmi dakika sonra tamamen giyinmiş, Mart ayına uygun, üniformamın bir parçası olan ince uzun trençkotumu üzerime geçirmiştim. Sabahın bu saatinde yapmak zorunda olduğumuz ağır makyaja lanet ederek kepimi zarif bir topuz yaptığım saçlarımın üzerine oturttum. Küçük valizimi alıp kaldığım küçük otel odasının içine son kez göz atarken kapım hafifçe tıklatıldı.

Tahmin ettiğim gibi Ziya kapımdaydı.

-Günaydın uykucu.

Benim aksime henüz açılmamış gözleri ile asıl uykucu o gibiydi ve bunu belirtmekte gecikmedim

-Günaydın, şeyi unutmuşsun...

Ziya hemen üzerine tam oturan şık üniformasını incelemeye başladı. Özel havacılıkta da katı kurallar vardı ve oje dahi çıkmış olsa uçuşa alınmayabilirdiniz. Ziya üniformasında bir eksik bulamayınca tekrar bana baktı. Gülümsememi saklamıyordum artık.

-Gözlerini açmayı unutmuşsun.

-Of Hazan, formundasın yine sabah sabah. Necmi kaptan mesaj atmış, bizi bekliyorlar.

Ziya cümlesini bitirmeden odamın kapısını kapatıp asansöre yönelmiştim.

-Feyza nerede?

-Onu da senin önünden gönderdim aşağıya.

Lobiye indiğimizde bizim ekibin otelin önünde bekleyen araca yöneldiğini gördük. İşlemlerimizi halletmek için resepsiyona yaklaştığımızda Feyza'da yanımıza geldi.

-Günaydın canlar.

-Günaydın canım.

Ekibimi seviyordum ve evden çok yeni işverenimiz sayesinde sürekli havada olduğumuz için aile gibi olmuştuk. Üniversiteden sonra işsizler kervanına katılmama ramak kala kabin memuru yani hostes olmaya karar vermiştim. Bunda ev arkadaşım Feyza'nın mezun olur olmaz bu işe girmesinin ve gittiği her ülkeden bana fotoğraflar ateşlemesinin etkisi büyüktü. Yaklaşık iki yıl özel hava yollarının büyük uçaklarında kabin memuru olarak süründükten ve sosyal medyada paylaşılan fotoğrafların çoğunun yalan olduğunu fark ettikten sonra istifa ettim. Günde yedi bacak yapıp, kulakların duyamayacak noktaya gelene kadar basınç farkına maruz kalmayı, insanların size hava garsonu muamelesi yapmasını, hastalandığınızda bile uçmanızı isteyen hava yolu şirketlerini, asılan, yatağa atmak için fırsat kollayan yolcuları, hatta pilotları saymıyorum bile.

Tam bu işi bırakmaya karar verdiğimde bir kez daha Feyza'nın peşine takılmıştım ve işte sonuç. Yaklaşık bir yıldır milyarder patronumuzun son model uçağıyla dünyayı dolaşıyorduk. Eskiye nazaran kesinlikle daha iyiydi.

İşlemlerimizi hallettikten sonra Pilotumuz Necmi Baba'nın ve ikinci pilotumuz Atıf'ın beklediği arabaya yöneldik.

-Günaydın gençler, dedim size akşam o kadar dağıtmayın diye.

-Kaptanım tam vaktinde geldik bu sefer vallahi.

-Ben bilmem Feyzacığım, geç kalırsanız sizsiz uçururum uçağı.

Ekip olarak çenemiz biraz düşüktü kabul ediyorum. Havalimanına girene kadar hiç susmadık diyebilirim.

Havalimanının girişinde pilotlarımız önden yürürken biz küçük valizlerimizle arkalarındaydık. Birçok başın dönerek bizi izlediğinin farkındaydık. Mesleğimiz insanların her zaman ilgisini çekiyordu.

Bizim canavara adım attığımızda hemen görev yerlerimize dağıldık. Bizim dediğime bakmayın, biz kim Gulfstream 650 ye sahip olmak kim! Küçük valizlerimizi bize ayrılan bölmeye yerleştirmeye çalışırken elimdeki ağırlığın birden hafiflediğini fark ettim.

-Yardım edeyim.

-Teşekkür ederim Atıf.

Atıf her zamanki küçük kedi yavrularını andıran bakışlarıyla beni süzerken ikramları kontrol etmeye yöneldim.

-Hazan?

İşte yine başlıyorduk.

-Efendim?

-İstanbul'da bir akşam bir şeyler yapsak?

-Ayarlarız çocuklarla. Önümüzdeki haftanın programını alalım.

-Hazan! Sadece ikimiz.

Ekip iyi mi demiştim? Atıf yazılım mühendisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu da ben de tık yoktu. Onu kırmadan başımdan atmaya çalıştıkça daha beter üzerime gelmeye başlamıştı. Allah'ı var edepsizliğini de görmedim. Ama olmayınca da olmuyor.

Necmi Kaptan'ın çağrısıyla bir kez daha içine düştüğüm cendereden kurtulmuş oldum. Yoksa istemediğimi belli eden imaları bir kenara bırakıp Atıf'la sert bir konuşma yapacaktım ve bu da ekibi etkileyecekti.

Patronların geliş saatine biz işimizi bitirmiş kapıdaki yerimizi almıştık. Ekip dahil on bir kişiydik bu sefer.

Yaklaşık on dört saat havada olacaktık ve bunun ilk altı saatinden sonra yakıt ikmali yapmamız gerekiyordu. Yine toprağına adım atmadan farklı bir ülkeye girmiş olacaktım.

Uçağın merdivenlerine adım atmış olan adama takıldı bir kez daha gözlerim. Elimde olmadan onu her gördüğümde uzun uzun süzmeden duramıyordum, oysa adamın bizimle konuştuğu bir iki kelimeyi geçmiyordu. Hayatım boyunca bu kadar karizmatik bir adam görmemiştim. Otoritesi her adımında etrafını bulut gibi kaplasa da bize karşı her zaman mesafeli ve saygılıydı.

Adam kapıya ulaştığında koluna giren kadın ile kendime geldim.

-Hoş geldiniz Sedat Bey.

HAZAN İZİNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ