↬31

532 84 3
                                    

Gönderen: elida.37@gmail.com
Alıcı: nox.fernandes@gmail.com

FANUS, giriş.

Beni yaktınız efendim.

Uğrunuzda yazdığım şiirlerin arasına koydunuz, kelimelerim ateşimi körüklerken acılarımla üşüdüm huzurunuzda. Gözlerinizin önündeydim aslında efendim, aramıza sıkışan şehirlere rağmen gözünüzün hemen önündeydim. Kalbim kalbinizle bir atıyor, sözlerim sizinle şekilleniyordu ancak siz beni yaktınız.

İçiniz hiç acımadı veya bana yansıtmadınız, aynen sevginizi yansıtmadığınız gibi. Kalbimi kırıp, bencilliğimden vurdunuz beni. Oysa ben bencil değildim efendim, her şeyden çok sizi düşünürdüm; önünüze siper olmuş bir kalkan gibiydim ve dünyalardan çok sizi sevdim hep. Ela gözleriniz yaşarmasın, yüreğiniz burkulmasın, içiniz sıkılmasın diye bütün kötülüklere göğüs germek istedim. Çok narindiniz, dikenlerle korunan güllerin içinde büyüyen bir papatyaya benzetirdim ben sizi. Kırmızı ve gösterişli taç yapraklarıyla göz kamaştıran o kadar gülün içinde, ilgim çelimsiz bir papatyadaydı; kırgın ve yalnız o papatya işte sizdiniz.

Kötü çiçeklerin arasından alınmalıydınız fakat bunun için kökünüze ulaşmam gerekiyordu, bu yüzden zaman zaman kırdım sizi. Olur olmadık şeyler söyledim, incineceğinizi tahmin edemedim bazen, bazen ise bile bile üstünüze gittim. Boşa değildi emeğim, tek gayem kökünüze inmek ve sizi toprağınızdan ayırırken çektireceğim acıya hazırlamaktı.

Yaptım, değiştirdim sizi efendim ancak siz değişirken ben de değiştim. Beyaz yapraklarınız sarardı, koparıldı; elimden hiçbir şey gelmedi çünkü bana uzaktınız. Ruhen hemen yanı başımda, bedenense farklı bir âlemdeydiniz. Bir süre sonra kaldıramadım bunun yükünü, kuruntularım içimi kemirmeye; eksik güvenim gözlerimi yaşartmaya başladı.

Bir sabah, sizi bulduğum yere koştum. Toprağı eşeledim, eskileri aradım içinizde. Hiçbir şey kalmamıştı, o narin papatya, benim o narin papatyam geçmişini unutuyordu. Hafızanız, kafanızın içindeki o bellek bana hastı artık, benimle doluydu. Buna rağmen beni yaktınız, efendim. Tek bir sözünüzle ateşime su döküp, tekrar yangın çıkardınız.

Sonra ne mi oldu? Yine söndürdünüz ateşimi. Ben size deli divane aşıkken, öfkemin dinmemesi mümkün değildi. Sevgim her şeye ağır basıyor, sinirim sizin iki kelimenizle son buluyordu. Muhtaçtım, bir çocuğun annesine duyduğu muhtaçlığı size duyuyordum. Siz de bana muhtaç kalın istedim, ben her şeyimi uğrunuzda feda etmeye gönüllüyken bana ihtiyacınız olsun diye duâlar ettim.

Oysa güllerin içinde yapayalnız büyüyen o papatya kimseye muhtaç değildi. Yanında solan, toprağa karışan papatyalardan sonra, hiçbir çiçeğin ardından üzülmemişti. Yeni birine ihtiyacınız olmadı, efendim. Bilinçliydim, dediğiniz gibi bencil de. İnsanlara kapalı oluşunuzun sebebini buldum, içinizi ezberledim; yeni biri değil, kalbiniz haline geldim ve beni hiçbir zaman bırakamayacaktınız.

Zira bıraktığınız an ölürdünüz.

Ancak efendim, yine de beni yaktınız. Sizin ilacınız benim sözlerim, gözlerimken aşkıma kıydınız. Üzdünüz, kandırdınız. Ben kalbimi size vermiştim ve bedenimde kalan o boşluğu sevginizle doldurmayı hedeflemiştim, bu hayalimi de yıktınız.

Siz beni yaktınız. Hiçbir canlıya göstermediğim şefkatimi yok saydınız, merhametimi görmediniz ve uğraşlarımın üzerinden geçtiniz. Beni yok saydınız, efendim.

Ve beni o gün yok ettiniz.

Bir gül oldum sayenizde. Gösterişim yoktu ama dikenlerim insan bedeninizden dahi güçlüyken siz benim yanımda sadece bir papatyaydınız.

Ve efendim, kalan tek yaprağım da uçup gittiğinde; yanmaya hazır olmalıydınız çünkü aşk sizdiniz ve siz, artık benden gitmiştiniz.

FERNANDES ↬ TEXTINGWhere stories live. Discover now