sunflower, vol. 4

89 15 1
                                    



odasındaki duvarları süsleyen o bahçe

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


odasındaki duvarları süsleyen o bahçe.

4 | ayçiçeğinin hikayesi


"Anneciğim, ben işe gidiyorum. Bugün kahvaltıyı daha sonra yapacağım olur mu?" diyerek annemin iki yanağından da öptüm. Evden çıkarken daha bir mutlu daha bir enerjiktim. Aslına bakarsak son iki gündür negatif bir duygu edinmemişti beynim, hep güzel düşünüyordum. Ayrıca günlerdir uğraştığım resmi dün gece neredeyse uyumayarak bitirmiştim. Mina'nın dün kulağıma çaktırmadan "Yarın Jungoo abimin doğum günü" demesi de buna sebep olmuş olabilirdi. Bugün bir eylüldü, güneşimin dünyaya en göz alıcı doğumunu yaptığı gündü.

Dondurma arabasına bindiğim gibi sürücüye selam verdim ve mahalle mahalle gezmeye başladık. Her durduğumuzda bir yığın çocuk arabayı neredeyse deviriyordu ama sağsalim bir şekilde halletmeyi başarmıştım. Yaklaşık beş saatin sonunda, gerçekten dondurmalar erimediyse bile ben erimiştim, kulaklarım çocuk çığlıklarıyla dolmuştu ve biriktirdiğim seslerin bir bir yok oluyor oluşu içimde kötü bir duyguyu uyandırmıştı, korku. Kendi mahallemize geri döndüğümüzde mutlulukla güldüm, sona gelmiştik. Birkaç dondurma daha verecektim, sonra günlüğümü alıp boyacıya koşturacaktım. Buydu işte, mutluluk dediğimiz şey buydu. Bir şey için çabalamak ve karşılığını almak. Benim için bu kadar basitti. Birkaç top dondurmayı külaha yerleştirirken karşıdan gelen ikiliyi gördüğümde dondurmayı tutan elim titredi. Para üstünü verdiğim çocukta gidince onlarla ilgilenmeye başladım.

"Evet, Vroom Dondurma'ya hoş geldiniz, dondurmanız neli olsun isterdiniz prensesim?" dedim elimde külahla önünde eğilirken, duyduğum kıkırdamalar heyecanımı geride bırakmamı sağlamıştı. Mina'nın elini italyan karameline götürdüğünü görünce bir top koydum ve külaha sardığım peçete ile uzattım. "Bu bizden hanımefendi, afiyetle tadını çıkarın lütfen."

Şapkamı çıkarıp adına çalıştığım adamın yanına gittim, günlüğümü verip çalıştığım için teşekkür etmiş ve yarında bekleyeceğini söylemişti. Büyük bir gülümseme ile yanından ayrılıp muhteşem ikilinin yanına vardım. "Mina, iyi misin?" diye sordum. Gözleri yaşlanmıştı ve baya hayal kırıklığına uğramış bakıyordu gözleri.

"Hiç iyi değilim, ben sana dün söylemiştim gizlicikten kulağına, abimin doğum günü demiştim niye kutlamıyorsun ki? Hem o eve gidince çok ağlar sonra, prensler böyle yapmaz ki." dediğinde gözlerim bu sefer biricik abisini bulmuştu. Gerçekten onun da gözlerinde hayal kırıklığından birkaç parça görüyordum, güneşimin solmasına dayanamazdım ki ben, çalıştığım güne denk geldiği için böyle olmuştu sadece. Eğildim ve küçük kızı elimle yanıma gelmesini istediğimi belirttim.

"Biraz kız kardeşlerimle oynamak ister misin? Hem onlarda senin gibi çok güzel ve tatlılar, ben de abinin doğum gününü kutlamış olurum, ne dersin?" Az önce ağlayan o değilmiş gibi heyecanla kafasını onaylayan bir biçimde salladı. Abisinin elinden tutup çekiştiriyordu şimdi.

sunflower, vol. 6 |  yoonkookWhere stories live. Discover now