sunflower, vol. 6

88 15 9
                                    


ağırdan koparalım yaprakları

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



ağırdan koparalım yaprakları

6 | biz sonsuza kadar benim tablolarımın içinde yaşayacağız


Kamerayı tripoda yerleştirip derin bir nefes aldım, video çekecektim, benden kalan bir şey olsun istiyordum. Altı yıl geçmişti üzerinden, artık telefonum vardı, kamerayı kullanmayı da çok iyi biliyordum. Doğrudan kameraya bakarak konuşmaya başladım.


"Jeongguk gitti.

O gitti, ben de piyano ile o dönemde tanıştım. Tuşlarını en az fırçalarım kadar sevdim. Ruhumla konuşuyordu müzik, o piyanoydu, o fırçalarımdı, o benim en büyük keşkemdi.

Gitmeden önce bir not bile bırakmamıştı, öylece ansızın ortadan kaybolmuştu. Gülmüştüm, şaka olduğuna inanmak istemiştim ama hayır, şaka değildi. Ama ona kızgın değilim, şu an burada ondan bana kalan şeyleri anlatırken yine de mutluyum, görüyorsunuz ya?

Altı yıl boyunca her gün tanrıya yalvardım, son bir kere, son bir kere doğsun güneşim. Son bir kere daha bana doğsun. Uzun uzun izleyebileyim. İlk defa bugün bir yanıt aldım, güneş usul usul sevdi tenimi, güneşimin yalnız batmasını istemiyorum bu akşam. Onunla beraber olacağım ama ondan önce bu videoyu bırakmak istedim. O bırakmadı belki ama ben bizi anlatmak istedim, bizi duyun, bizi anılarınızda yaşatın istedim. Aynı benim, bizi yaşattığım tablolar gibi olsun istedim.

Büyükbabam anlaşılmak istiyorsan anlatmasını bileceksin, derdi. Şu an çok anlamsız geldiğini biliyorum, ne diyor bu diyor da olabilirsiniz. En  son görüşmemizden alacağım, böyle daha iyi olacak gibi görünüyor.

Üniversite için evden ayrılacağım günün sabahı onun yanına gittim, Bay Jeon'un hastalandığını ve onun yanına gitmesi gerektiği ile ilgili konuştuğunda belki son görüşmemizdir diye düşünüp gitmeden sıkı sıkı sarıldım ona, kokusunu içime çektim. Saçlarımın arasına bir öpücük kondurup gülümsedi. Daha önce fark etmemiştim ama çok tatlı bir kokusu vardı, çilek kokuyordu. Bu yüzdendir evimin önündeki çilek bahçesi. Dışarıya çıkıp güneşi yüzümde hissettiğimde mutlu oluyordum ama yetmiyordu, bir gün kollarımı sıvadım ve işlevsiz bahçemi çileklerle doldurdum. Umarım ben olmadığım zaman onlara bakacak biri olur, anneciğim bakarsın değil mi? Mina için de bir hediye almıştım ama veremeyeceğim gibi duruyor, lütfen ona ulaştırın. Jungkook ve ben bir ara bu hediye üzerinde konuşmuştuk fakat zamanımız olmamıştı, bu güneymiş, hoşuna gideceğine eminim prenses."

Benim için bundan sonrasını anlatmak zordu, burnumun direği sızlamaya başlamıştı. Kendime güldüm, koskoca altı yıl geçmişti değil mi? Altı koca yıl.

"O gün Jeongguk gitti ama geri dönemedi. Bindikleri trende bir kaza oldu, birçok kişi kurtulamadı. Bir sürü insan var, benimle aynı acıyı paylaşan biliyorum. Belki onlar yapabildiler, belki zaman onların lehine işledi fakat ben de öyle olmadı. Prensesimizin oradan kurtulmasına çok sevindim, gerçekten. Bir yanım kan ağlasa da senin için çok sustum Mina, biliyorum sen de hâlâ üzülüyorsun, sana onu hatırlatıyorum. Üzgünüm sana bunları yaşattığım için, kendi bencilliğim için seni üzdüm. Sen de bana onu hatırlatıyorsun, ben senin aksine mutlu oluyorum. Korumaya çalıştığı yeğenin bu kadar güzel büyümesi beni o kadar sevindiriyor ki."

Gözlerimi kameradan çekip yukarıya doğru bakmaya başladım, gözyaşlarımı akıtmak istemiyordum bu güzel günde. Kendimi toparladığımı düşünmüştüm ki bu sefer boğazıma oturan yumru bana engel olmuştu.

"Jeongguk o gün trenin içinde ezildi, fazla kan kaybından kurtulamadı. Küllerini kesilen çınar ağacının oraya saçtım, orada hayat bulsun birçok insana dost olsun diye. Bay Jeon hatırlıyorsunuz değil mi? Torununuz dostunuza dost olacak, içinizi rahat tutun. Daha fazla devam edemeyeceğim, tanrım.."

Dirseklerimi dizlerime dayadım, çok kısa bir zaman diliminde nasıl bu kadar sevebilmiştim? Nasıl hâlâ dün gibi hissettirebilirdi, nasıl yaram bu kadar taze kalmayı başarmıştı? Nasıl onun için kendimden vazgeçebilecek raddeye gelebilmiştim? Anlamamıştım ki, birden olmuştu. O yaşadığımız birkaç ay bana seneler hissini vermiş, en güzel şekilde armağan etmiştim dokunuşlarımı. Pencereden batan güneşi gördüğümde vaktin geldiğini anladım, çok yakında kavuşacaktım.

"Ben kaldım, ondan hiç gitmedim. O ben olacak vakti bulamadı belki ama ben o oldum, onun içinde yaşadım. Lütfen onu Apollon ile kıyaslamayın olur mu? O benimleydi, bizimleydi. Hikayenin sonu gibi düşünüyorsunuzdur muhtemelen, yanılıyor muyum? Hayır, bizim hikayemiz burada bitmedi inanın bana. Sizin kalbinizde var olacağız, siz hatırladıkça biz de yaşayacağız.

güneşim benim, her zaman sana baktım ve bakmaya devam edeceğim. yanına gelmemi bekle olur mu? bir olacağız bu gün batımında"


Kameraya uzandım ve kaydı bitirdim.


buraya bir şiir bırakın, okudukça yaşatalım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



buraya bir şiir bırakın, okudukça yaşatalım

beni dinlediğiniz için teşekkür ederim, istediğiniz zaman ben de sizi dinlemek için burada olacağım, aklınızda bulunsun

ayrıca bunu tek bir günde yazıp bitirmiştim, çok yoğun ve üzgün hissediyordum, şu an hissettiklerimle yazsam bu şekilde bitmezdi belki, bilmiyorum

sunflower, vol. 6 |  yoonkookWhere stories live. Discover now