13. BÖLÜM - ❝GÜÇLÜ❞

1.2K 72 104
                                    

Düzenli bir șekilde bölüm attığıma ben bile inanamıyorum. Garip hissediyorum. En azından ilk altı bölümü degiștirip düzenlediğim için biraz rahatladım. Eleștiriler yerindeydi ve hepsi haklıydı. Eleștirileri oldukça ciddiye alırım bu arada. Kurgunun oturmadığını söyleyenler var. Bu konuda ne düșünmem gerekiyor, bilmiyorum. Daha yirmi bölüm dahi olmadı. Bir iki bölümle her șeyi yazarsam hiçbir anlamı kalmayacak. Bildiğim tek șey bu.

*Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, kocaman sevgiler! Bir sonraki bölüm kırk oyu ve elli yorumu geçince gelecektir.

13. BÖLÜM - "GÜÇLÜ"

Zamanın içinize kördüğümler atıp siz olup biteni izlerken gözlerinizin tam içine baktığını bildiğiniz saatler vardır. Cehennemden bir fragman gibidir oturup kendinizi izlemek. Hele ki kaybolmușsanız. Sanki her ilmekle içinizden bir parça da dolanıp gider. Adım atarken ayaklarınıza bağlanır o ilmekler, yürüyemezsiniz. Bir șeyler sanki çoktan gitmiștir ve geri getiremeyeceğinizi çok iyi biliyorsunuzdur.

Bana verdiği kurșunun benden alıp götürdüğü çok șey vardı șimdiden.Çağın Ilgarlı ile bir yarayı paylașıyordum. Bu yarayı iyileștirecek hiçbir șey yoktu dünyada. Bu yarayı kapatacak hiçbir șey yoktu fakat bu yaranın kapattığı pek çok șey vardı. Cinayet gibi.

Hayatlarımızın nasıl ince bir ipte asılı kaldığını ve değil itilmenin, küçücük bir rüzgarın dahi bizi nasıl altüst edebileceğini anlamak dehșet vericiydi. O korkunç gece bunu daha iyi anlamıștım. İçine durmaksızın hava üflenen saydam bir balon gibiydim. Herkes zihnimin derinliklerini okur gibi hissediyordum. Kaygılıydım. Korkmuștum. O renksiz balon bir gün patlayacaktı.

Dudaklarımıza sarı bir șerit çekmiști adeta. Tüm sözler mühürlüydü. Çağın'ın kendiyle verdiği bir savaș var mıydı bilmiyordum. Pișmanlık yașayıp yașamadığını düșünmek istemiyordum çünkü cevabını zaten biliyordum. Bazı soruları görmezden gelmek gerekiyordu. Özellikle de mesele Çağın olunca. Beni altüst edebilmesi sahi bu kadar basit miydi? Bu korkutucuydu.

Kurșunu, uzunca bir düșündükten sonra, bir oyuncak bebeğin içine saklamıștım. Oyuncak bebeğinin kıyafetinin altındaki kısmı yırtmıș ve kurșunu pamukların içine yerleștirmiștim. Hızlıca dikmiș ve bez kıyafetini dikișin üstüne örtmüștüm. Ardından oyuncak bebeği dolabın en arka tarafına koymuștum. Fakat ne yaparsam yapayım izleniyormuș hissinden kurtulamıyordum. Çağın her gün evi aratsa bile bu histen kurtulamazdım.

Zağnos beni aradığında akșam olmuștu. Ilgım'ı soruyordu. Nihayet. Defalarca onu aramasına rağmen telefonu açmayınca merak etmiști. Ilgım'ın burada mışıl mışıl uyuduğunu söyleyince hemen yola çıkacağını söylemiști. İki buçuk saat olmuștu ve muhtemelen gelmek üzereydi. Silahımı komodinin içine koyarken kapı sesini duydum.

Odadan çıktığımda Çağın da kendi odasından çıkmıștı. Göz göze geldik. Durușu tedbirliydi ama nefes alıșverișleri oldukça yavaștı ve gözlerinde korku ya da tedirginlik kırıntıları yoktu. Göğsü çıplak ve nemli, kazağı elindeydi. Duștan az önce çıkmıș olacaktı. Gözlerimi kapıya çevirdim, o așağı indi ve kapıya yöneldi. Açmadan önce kazağını çabucak üstünden geçirmiști.

"Gelen Zağnostur," dedim peșinden giderken.

Ilgım onca tahta gıcırtısı ve sese rağmen hala derin bir uykudaydı. Hiç kımıldamadan ağzı açık yatıyordu. Çağın hem ona hem bana ters ters baktı. Misafirperverliği en iyi huylarından birisi değildi belli ki. Zağnos kapıyı döver gibi çalarken Çağın bir dakika daha bekledi.

Nihayet kapı açıldığında her ikisi de bir süre birbirine baktı. İlk konușan Zağnos oldu.

"Ilgım nerede?"

KUSURSUZWhere stories live. Discover now