"Yakışmıyor sana kaçmak."

553 50 37
                                    

"Bahadır'la birbirimizi çok seviyoruz." Sinirden kuduruyordum. Ciddi anlamda sinirden patlamak üzereydim. "Değil mi aşkım?" gözlerimi kocaman açarak öksürdüm. Bahadır'ın Derya denilen dokuz kollu ahtapotta olan gözleri anlık benim gözlerime değse de, yanımda sinirden titreyen - en az benim kadar- kardeşine doğru yol aldı. "Ecem noldu? yüzünün rengi atmış sanki biraz." Ecem dişlerini gıcırdatarak "Yok canım. Ne olacak? ödevimiz vardı da onu unutmuşuz Behlül'le. O geldi şimdi aklıma!" kaşlarımı çatarak "Ödevimiz mi vardı?" diye sordum.

Ödevleri yapmasam da ödev tarihlerini genelde aklımda tutardım ve yarına ödevimizin olmadığına emindim üstelik. "Ödevimiz vardı ya Behlül." dedi dişleri hala gıcır gıcırken. Dirseğini boşluğuma doğru belli etmeden geçirdiğinde bir an nefes alamadım. İnlememek için zor tuttum kendimi.

"Ha.. sen Necla Hoca'nın ödevinden bahsediyorsun. Şimdi hatırladım!" kafasını hızlı hızlı sallayarak ayağa kalktı. "Aynen, hadi odama çıkalım." tam bana doğru uzattığı eli ve çabuk ol der gibi bakan gözleriyle -normal bir durumda olsak taşak geçip uymayacağım- talimatlarını harfiyle yerine getiriyordum ki "Sen burada mı kalıyorsun?" sorusuyla beraber saldırgan bir tavırla sorunun kaynağı olan ahtapota döndüm.

"Evet." dedim aksi bir şekilde. Elini Bahadır'ın omzuna yerleştirdiği yüzünde gezdirip tüm yüz hatlarını parmağıyla geçtikten sonra, siyah tutamlara çıkarak onlarla oynamaya başladı. Onun dikkat dağınıklıyla yaptığı bir yığın hareket beni sinirden kudurtuyordu. "Başka soru?"

"Ecem'le çıkıyor musunuz?" Ecem'in beni odaya götürmek üzere olan bedeni garip bir savaş nidasıyla titredi, boğazından yükselen hırlamaları duyuyordum. İkimiz de sinir sınırımızın eşiğindeydik. "Hayır, Behlül benim en yakın arkadaşım." Derya omzunu silkerek "Zaten öyle bir şey olsaydı, bu güzel yüzü Ecem'le harcama derdim ben." bana yönelterek söylediği kelimeler ağzından çıkar çıkmaz bir de çapkın bir şekilde göz kırptığında Ecem'in saldırıya geçmek üzere olan bedenini tuttum hızlı bir şekilde.

"Ben de Bahadır'a bu güzel yüzünü seninle harcamamasını söylemek isterdim ama iş işten geçmiş." umrumda değilmiş gibi -kesinlikle umrumdaydı- omuz silkerek "Gidelim yavrum." dedim Ecem'in elini kavrayıp.

Aynı animelerde olduğu gibi Ecem'in etrafından yayılan o karanlık aura burnumun direğini sızlatıyordu. O auraya rağmen gözlerini ikiliden ayırmayan Ecem'i sürüklemeye başladım.

Merdivenlere kadar sürüklendiğini yeni fark etmiş olacak gözlerini bana çevirip "Sen harikasın!" diye çığırdı diğerlerinin duymayacağı bir şekilde. Öpücüklerini ardı ardına yanaklarıma sıralamaya başladığında, parmak ucuna çıkmış bedenini omzularından yere bastırdım. "Merdivenden düşmek istemiyorsan rahat dur, haylaz." şımarığın birkaç omuz silkmesi ve başarısız öpücük girişimlerinden sonra 2.kattaki odasına ulaşmıştık.

"Ne gıcıktı ama!" diyerek Ecem'in yatağına attım kendimi. "Böyle bir sevgilim olacağına ömür boyu yalnız kalmayı tercih ederim." yanıma uzanarak kafama vurdu. "Böyle bir sevgilin olamaz zaten, izin vereceğimi sanıyorsan çok yanılıyorsun." sırıtarak başımı yatağının yan kenarından aşağı doğru uzattım. Ayaklarımı da yatağının yanında olan duvara doğru vererek beynime kan gitmesini sağladım. Sinirimi atmanın tek yöntemi buydu.

Ecem'de beni tekrar ederek aynı pozisyona geldi.
Artık saçlarımız yerçekimsiz bir şekilde odasının parkesine doğru uzanıyordu. "Gerçi iyi bir kız olmaması daha iyi değil mi? zaten iyi birisi olsa da sevmeyecektik." kaşlarımı çatarak cümlenin doğruluğuna aldırmamaya çalıştım. "Hadi sen görümcesin. Ben neden sevmeyeyim?" Ecem'e şöyle bir baktığım zaman içimdeki hisleri dışa vurmak geliyordu içimden. Ben senin abini seviyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 01, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Beni Güzel Hatırla (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin