Multimedia'da bölümün şarkısı ve Arthur ile Gina var. :)
Kuzey hızını artırırsa, adamdan ve herhangi bir pot kırmaktan kurtulurum diye düşünerek yine atımı sağ ayağımın arkasıyla dürttüm. Bu hayatımda ikinci kez at sürüşümdü, birincisinde acı verici bir şekilde üstünden düşmüştüm, lakin buna rağmen şimdi Kuzey ile iletişimimiz oldukça kuvvetliydi. Gerçi, adamın dediğine göre atın ismi Sleipnir'di ama ona çoktan isim vermiştim ben.
"Bir peri nasıl oldu da soylu çocuklarından biriyle kendini Alfheim'da buldu?"
Oscar bir de benden, çok soru sorduğum için, yakınırdı. Onu bu adamla baş başa bırakmak istiyordum. Ben pot kırmamaya uğraştıkça avcı sanki bilerek beni sorulara boğuyordu.
"Ne kadar da meraklısınız," dedim eleştirdiğim adamın elinde tuttuğu mızrağın varlığını unutmaya çalışırken. "Kendinizden bahsederken bir şövalye olduğunuzu söylediniz ama sorgulama konusunda uzman görünüyorsunuz."
"Hiç tereddüdün olmasın, uzmanlığım yalnızca birilerini infaz etmektir."
Adamın cevabı üzerine gergince yutkundum, soğuk terler ensemden sırtıma ilerlerken kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım.
"Şimdiye dek kaç kişiyi infaz ettiniz?" diye sordum yalnızca merakımı gidermek adına. Böylece adamı meşgul tutarak bana soru sormasını engellemeyi amaçlıyordum.
"Aslında onur dövmelerimden anlaman gerekiyordu, altı haini infaz ettim. Hepsi de Woden soyundandı."
Tek dileğim, diken diken olan tüylerimi ve titreyişimi fark etmemiş olmasıydı. Atın üzerinde, bu denli hızla giderken beni incelemeyeceğini umuyordum. Ne cevap verebilirdim, akrabalarımı öldürmüşsünüz, ellerinize sağlık mı diyecektim?
Omzumdaki dokunuşu hissettiğimde, eğer Kuzey'in tepesinden bir kez daha düşeceğimi bilmesem, öne sıçrardım; fakat dişlerimi sıkarak hareket etmedim. Adamın eli omzumdan boynuma ilerlediğinde nefesimi tuttum, kendimi ele verecek bir şey söylememiştim değil mi? O zaman bana isteğim dışında dokunuyor olması düpedüz tacizdi. Ardından saçlarıma dokunduğunu hissettiğimde kendimi daha fazla tutamadım. Kuzey'in uzun boynundaki ellerimden biriyle onu dürtsem, durması gerektiğini anlar mıydı? Şanslıydım ki, at dokunuşumla beraber yavaşladı ve durdu. Omzumun üzerinden bakışlarımı arkamdaki katile çevirdim.
"Atıma zorla bindiğinizi göz ardı ederek sizi buraya kadar getirdim, fakat ellerinizi hemen üstümden çekin ve atımdan inin."
Adamın irislerinin uçuk mavisi siyahını yutarken yüzündeki sırıtış kayboldu. Siyah eldivenli eliyle yüzümü avucunun içine sıkıştırdıktan sonra beni geriye çekip başımı omzuna yasladı. Diğer elindeki mızrağın ucunu, soğuk metalin tenime değişiyle, boynuma dayadığını anladım. Mızrağın jilet gibi keskin ucu, yutkunsam derimi delecek kadar yakınımdaydı.
"İnmezsem ne yapacaksın hulder?"
Yanaklarıma bastırdığı elini çenemi kırmak istercesine sıkı tuttuğundan, herhangi bir şekilde konuşmam mümkün değildi. Kalp atışlarım hızlanırken, beynimdeki düşünceler ikiye bölündü. Bir taraf kendimi kurtaracak kaçış yolunu arıyordu, diğeriyse çoktan beni ölü sayıp irmik helvamı kavurmaya başlamıştı.
Gerginken şaka yapmamalıydım, ölmeme belki de saniyeler kala zihnimi saçma şeylerle meşgul ettiğim için kendime kızdım.
"Yalnızca konuşmadığında bir orman perisine benziyorsun. Senin gerçek bir hulder olmadığını biliyorum ve ne olduğunu öğrendiğimde..." Boynumdaki mızrağın ucunu ilerlettiğinde, keskin ucun derimi deldiğini hissettim. "Seni zevkle öldüreceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI DİYAR
FantasyYggdrasil, İskandinav mitolojisinde tüm diyarları birbirlerine bağlayan ve koruyan devasa dişbudak ağacıdır. Evrenin merkezindeki bu dişbudak ağacına bağlı olan, dokuz diyar bulunmaktadır: Niflheim: Sisler Diyarı Muspelheim: Ateşler Diyarı Asgard: A...