30

604 65 18
                                    

changbin

promosyonlara ve şirketle ilişiğimize ara verilmişti; tüm sosyal medya hesaplarından da atılmıştık. yurdu da en kısa sürede boşaltmamız gerekiyordu. ortalık durulana kadar ise sözleşmelerimize dokunulmayacaktı. bizi şirketten atmak değil cezalandırmaktı amaçları.

"sizi misafir edebilirim." dedim kara kara düşünen gruba. chan hyung ve felix dönemezlerdi zaten. diğerleri için de buradan ayrılmak zor olacaktı. ailemin evi çok uzak değildi.

"bu sıkıntılı bir konu changbin." chan hyung kararsızca söylediğinde omuz silktim. "ev hepimize yetecek kadar büyük ve ailem şu an yurt dışında. onlarla da konuştum. en iyisinin sizi toplayıp eve götürmem olduğunu söylediler." felix gülümseyip omzuma dokunduğunda ona karşılık verdim.

sonra jisung "bana fark etmez diyeceğim ama zaten olaylar sıcakken buradan ayrılmak pek yararlı olmaz." diye geveledi. "fanları atlatıp senin eve gitmek bile güç olacak." hyunjin eklediğinde kafamı salladım. ardından aklıma gelen fikirle sırıttım.

"o kadar da güç olmayabilir." hepsi tuhafça bana bakıyordu. burnu havada bir şerefsiz gibi görünmek istemediğimden iki yıl boyunca hiçbirine ailemden bahsetmemiştim fakat bu durumu sağlıkla atlatabilmemiz için yardım almamız gerekiyordu ve bizimkiler burada olmasalar da her türlü yardıma hazırlardı. üstelik geldiklerinde ilk iş olarak şirketi basacaklarına adım gibi emindim. felix'in ailesiyle olayları ne tam olarak bilmesem de seo'ların da öyle aşağı kalır yanları yoktu.

derince iç çektikten sonra oturduğum yerde doğrulup konuşmaya başladım. "müzik yapmaya karar verdiğimde ailem öyle hemen destek olmadı. onlara göre şirketin başına geçmeli ya da yararlı daha farklı mesleklere atılmalıydım fakat ısrarcıydım. maddi veya manevi hiçbir destek almadan şirkete seçildim ve sizinle çıkış yaptım. bu ikna ediciydi onlar için. yani her şekilde hayatımı sürdüreceğimi biliyorlar. kararlı ve inatçı biri olduğumu... bu yüzden, senenin başında onlarla görüştüğümde, bana bir söz verdiler; artık ne olursa olsun yanımda olacaklar." felix'i de biliyorlardı. özellikle ablam bu duruma aşırı sevinmişti. grup çıkış yaptığından beri gözlerinin üzerimizde olduğunu itiraf etmişti. "artık biraz destek almanın zamanı geldi diye düşünüyorum." konuşmamı gülerek bitirdiğimde chan hyung tek çizgi haline getirdiği dudaklarıyla yanıma geldi ve sırtımı sıvazladı. "neden bana bundan hiç bahsetmedin changbin?" beklemediğim tepkiyle gülümsemem düştü. geçmişte gerçekten zorlandığım zamanlar olmuştu, atlatmıştım fakat kimseye kendimi açamıyor oluşum beni zaman zaman pes etmenin eşiğine getirmişti, inkar edemem.

"anlatamadım." dedim sadece. sonra sağ tarafıma döndüm ve felix'in dolu gözlerle bana baktığını gördüm. aklından geçen her şeyi okuyabiliyordum. ailesinin onu nasıl yaraladığını, benim ne kadar şanslı olduğumu ve onlarcasını.

"bu lanet yurt beni boğmaya başladı, gidelim artık." jisung sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktığında söylendi. "valizimi hazırlamaya gidiyorum." dedikten sonra da salondan çıktı.

"hyung, cidden sorun olmaz değil mi?" diye soran jeongin'e "için rahat olsun." dedim. "bir haftaya kalmaz fanlar durumu halleder zaten." kafasını sallayıp çıktığından peşinden diğerleri de odalara dağıldı. salonda yalnızca chan hyung ve felix'le kalmıştım.

"daha önce size bahsetmeliydim—" sağ tarafımdan felix, sol tarafımdan chan hyung kollarını sıkıca etrafıma sardıklarında kelimelerimi yuttum. kahkaha atmaya başladığımda "aptal çocuk!" diye kızıyordu chan hyung.

"beni serbest bırakırsanız araba isteyeceğim bizi almaları için."

daha sonra choi amcayı aradım ve bir buçuk saate kalmadan yurdu terk ettik. orayı özleyecektim. özellikle de arka bahçedeki bankı.

deeper love • skzTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon