44 - Kırlangıç Ezgisi / Dağ

1.1K 114 211
                                    

44

Çadırlar kurulmuş, ateş yakılmış, Rüstem amca asrın hatasını yaparak bizi birbirimize emanet ederek biz konaklama noktasına ulaşmadan önce geri dönmüştü. Bu gecelik hava karardığı için Kayra'nın hayal ettiği zirve noktasına kadar çıkamamıştık. Buna seviniyordum, çünkü bulunduğumuz yerde hava idare edilebilir bir soğukluktaydı. İlerleyen saatlerde sıcaklık yavaş yavaş düşecek ve ben dişlerim birbirine vura vura titremeye başlayacaktım. Kaçınılmaz son...

"Bir şey sorabilir miyim?" Seçil herkesin dikkatini çekmek için ortaya geçtiğinde yüzü bembeyazdı. "Çok affedersiniz ama biz nereye tuvaletimizi yapacağız?"

Erkekler bu soru üzerine kahkahalara boğulurken, biz kızlar bunu daha önce düşünmemiş olmanın telaşıyla birbirimize dönmüştük.

"Git, şurada çalılara çırpılara boşalt işte, merak etme, biz bakmıyoruz." dedi Orkun.

"Ne?" diye bağırdı Seçil. Yüzü beyazlıktan öte bir renge geçmişti. "Böcekler, yılanlar vardır orada."

"Yılanlara Meyra'nın selamını söyle, bir şey yapmazlar." dedi Çağatay. Kahkahalar yeniden artarken Kayra'nın herkese en uzak köşede, hiçbir şeye karışmayarak öylece oturduğunu gördüm. Eline iki dal parçası almış, asık bir yüzle yere şekiller çizip bozuyordu.

"Zehrimi tatmak ister misin Casanova?" diyerek kaşlarını kaldırdı Meyra.

"Dudaklarının tenime değmesini bu kadar hayal ediyorsan, sana nasıl hayır diyebilirim?"

Ortamın kızışmasından zevk alan arkadaşlarım bu kavganın büyümesini bekliyordu, ama Seçil'in cidden acil bir ihtiyacı vardı. Ve sonunda gerçek şövalye zırhını kuşandı.

"Sadece dalga geçiyorlar." dedi Aras Bulut hepimizin yüreğine su serperek. "Birkaç metre ileride umumi tuvaletler var, orayı kullanabilirsiniz. Ama yarın daha tepeye çıkacağımız için bu bir şaka olmayacak."

"Gece, geri döneceğiz, değil mi?" diye sordu Banu.

"Evet, orada kalamayız, çok soğuk olur."

"Üşüyenleri ben ısıtabilirim." diye atıldı Orkun cıvık bir tavırla.

Diğerleri yarınki planın üzerinden geçerken adımlarımı Kayra'ya yönelttim. Oturduğu ağaç kenarına çöktüm ve elimdeki yarım sandviçi ona uzattım.

"Bir şeyler yemelisin." dedim.

"Çantamı yola atmamış olsaydınız, yemiş olurdum." Yüzüme bile bakmadan terslercesine cevap verdiğinde iç çektim ve alüminyum folyoya sarılı ekmeği yanındaki taşın üzerine bıraktım.

"Beni öyle görmüyor olabilirsin, ama sen benim arkadaşımsın." Bu cümleyle beraber başını kaldırdı. Gözlerinde bana asla güvenmeyen, suçlayıcı bir gölge gezindi. "Bu yüzden yemeğimizi paylaşabiliriz."

Hiçbir şey söylemeden başını geri çevirdi, elindeki dallarla toprağa halkalar çizmeye devam etti.

"Meyra, bu dağları en iyi senin bildiğini söyledi. Eğer aç kalırsan ve soğuğa dayanıklılığın azalırsa hepimiz ölebiliriz."

"Endişelenme, Aras da bu dağları benim kadar iyi biliyor." Dudakları alaycı bir şekilde yukarıya doğru kıvrıldı. "O, seni korur, değil mi?"

İmasını duymazdan gelerek kollarımı dizlerime sardım. Başımı yana yatırarak yüzümü yüzüne doğru yaklaştırdım.

"Eğer bir şans verirsen o kadar katlanılmaz insanlar değiliz." dedim gülerek. "Bu akşam bir şeyler istediğin gibi gitmedi, biliyorum. Ama yine de surat asarak oturmak yerine aramıza katılmak daha eğlenceli olur."

KIRLANGIÇ EZGİSİWhere stories live. Discover now