Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişilerin en kötü yanı: Onları her hatırladığında, seni tekrar tekrar terk etmeleridir.
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Kulpuna kadar yayılan sıcaklığıyla elini ısıtan kahve kupasını alıp camın önündeki tekliye geçti. Bütün bir salona yayılan filtre kahvenin kokusu, daha bir yudum almadan doyurmaya yetmişti ruhunu. Tam da kararlaştırdıkları gibi 20.00 olduğunu fark etti, duvardaki saate bakınca. Yasemin ve Doğa'yla olan Whatsapp gruplarına girdiği gibi görüntülü konuşmayı başlattı. Telefonlarına giden çağrıya her ikisi de yanıt verene dek kahvesinden bir yudum aldı.
Doğa zaten Fransa'da yaşıyordu ancak Yasemin de bu ay Avrupa turnesinde olduğu için konuşmaya Viyana'dan katılacaktı. Çağrıya ilk yanıt veren Yasemin olmuştu elbette, Doğa son dakikacılığıyla yine kamerayı sweatshirtünü üzerine giyerken açtığı için telefonu koltuğa düşürerek konuşamaya tam da onluk bir giriş yapmıştı. Her zamanki gibi Yasemin ve Ahu, onun bu savsaklığını alay konusu haline getirdikten ve bir tur mizahını döndürdükten sonra hayatla ilgili ciddi konuşmalara geçmişlerdi.
Her biri hayatlarının son döneminde olup bitenlerden bahsetmiş, en son konuşmalarının üzerine yaşanan gelişmelerden haberdar etmişlerdi birbirlerini. Bazen haftada 3, bazen 2 ama muhakkak haftada en az 1 kez bu üçlü konuşma yapılırdı. Yasemin ve Ahu çoğu günü beraber geçirse de Doğa'nın da dâhil olduğu uzun uzadıya sohbetlerde bir daha dinleme fırsatı bulurlardı birbirlerini. Bu sıralar, hayatı en atraksiyonlu olan Ahu olduğundan yakın zamanda yaşadığı olayları masaya yatırıp derinlemesine tartışıyorlardı.
Yasemin o mahalleye gitmesini yanlış bulurken Doğa, cesaretini takdir ediyordu. Konu fal mevzusuna gelince Yasemin tüylerinin ürperişini kameraya gösterirken Doğa, o lafları Asiye'nin kadına ezberlettiğine yemin edebileceğini ancak kanıtlayamayacağını söylüyordu. Ahu'nun Aslan tarafından arabaya çekiştirilmesine Doğa birkaç küfürle reaksiyon gösterirken Yasemin otel odasına istediği meyve tabağından üzüm tanelerini ağzına heyecanla doldurarak devamını olanların dinlemek için duyduğu sabırsızlıkla "eee sonra?" deyip duruyordu. Eve gelişini üstü kapalı bir şekilde geçiştiren Ahu'nun ses tonundan, en ufak mimiğinden dahi çekindiği, saklamaya çalıştığı bir şeyler olduğunu anlayabilen Yasemin ve Doğa, detaylı bir şekilde o arabada yaşananları anlattırana kadar deyim yerindeyse başının etini yemişlerdi. En sonunda, her zamanki gibi, pes edip anlatan Ahu'ya Doğa, epey yüksek bir "Ne?" nidasıyla karşılık vermişti, Yaseminse şaşkınlıkla ağzı açık halde birkaç saniye ekrana bakakalarak.
"Siz baya baya flörtleşiyorsunuz bu adamla Ahu."
Demişti hayretle gözleri büyürken Doğa. Hemen bu itamı üstünden büyük bir yanlış anlaşılmayı atmak istercesine telaşla atmaya çalışıyordu Ahu, nafile bir çabayla.
"Ne flörtleşmesi yahu, o an sadece... Ne bileyim öyle oldu, o an gelişen bir şeydi. Amacım flörtleşmek değildi."
Bu açıklamayla zerre kadar tatmin olmadığını başını aşağı yukarı sallayarak yalancı bir onaylamayla belli ediyordu Doğa, her haliyle kızım sen yanmışsın, hala ne anlatıyorsun? diyordu adeta. Yaşadığı kısmi şoku atlatan Yasemin kendisine gelir gelmez ilk işi Ahu'ya hesap sormak oluyordu.
"Vay be... Vaaayyy beee! Ahu hanıma bak sen; bana ağabeyini beğendiğim için iki saat nutuk atsın, sonra kılıksız dediği adamın arabasında dövme muhabbetlerine falan girsin. Helal olsun kardeşim tutarlılıkta bir dünya markasısın."
Diyerek telefonu, yatakta dikleştirip karnına doğru çektiği dizleri arasına sıkıştırarak Ahu'yu alkışlamasıyla kınıyordu. Ahu bir yandan, aslında haklı olduklarını bildiği halde sanki yanlış anlaşılmış gibi bir panik taşıyorken bir yandan da bütün bu söylenenlerin doğruluğundan dolayı suçluluk hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOBAN YILDIZI🌠
General FictionBiz üç kişiydik: Âsaf, Âhu ve ben. Âsaf evdi, kerpiçten yapılma derme çatma, damından su damlayan kulübeyi yuva yapandı. İlk sığınağım ilk aşım, ilk kez lokmamamı bölüşüm. Âsaf öğretendi. Bir yandan korumayı, sahiplenmeyi, ayağa kaldırmayı bir yand...