15.Bölüm-İyi

227K 12.2K 24.6K
                                    

******

"Bir mantıklı düşünür müsün Barış? 2007-2008 yılından bu yana diyor. Tabi ki Serkan."

Barış damağını şıklattığında bir yandan yürümeye devam ederken omzuna attığı çantasını düzeltti.

"Ne fark edecek Dila, Serkan da o zaman düzenli oynamıyordu ki. Kesin Muslera. Adamın bunca sezon kaçırdığı maç sayısı bir elin parmağını geçmez."

Evet sabah sabah hayatımızın akışını değiştirecek bu mühim konuyu tartışıyorduk.

Süper Lig'de 2007-2008 sezonundan bu yana en çok gol yiyen kaleci kim?

Opta'nın sabahki quiz tweeti günümüzü renklendirmiş gibiydi.

Bir Bugatti'm olsa ortaya koyacak kadar emindim Serkan Kırıntılı olduğundan.

"Cevabı atsın, görürsün Muslera'yı."

Meydan okurcasına kurduğum cümlenin ardından baygın bir bakış attığında tesislerden içeri girmiştik.

Güvenlikçi İsmail Amca'ya ufak bir baş selamı verip "günaydın" dediğimizde İsmail Amca her zamankinden daha geniş bir tebessümle karşılık vermişti.

"Ooo gençler, maşallah maşallah. Gün size aydın tabi."

Anlamsız bir şekilde tedirgin olmuştum.

Barış'la anlık olarak birbirimize döndüğümüzde onun da yüzünde aynı kuşkulu ifadeyi görebiliyordum.

Aynı şeyi mi düşünüyorduk?

Yok canım, daha neler...

Çok da üzerinde durmamaya çalışarak içeri yöneldik. Barış karşıdan gelen Atiba'yla göz göze geldiğinde gülümsemesi genişledi.

Adamın insanlık üzerinde böyle bir etkisi vardı herhalde.

Çünkü ben de dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım.

Aradaki mesafe kapandığında ikisi de ellerini birbirlerine doğru uzatıp selamlaştılar.

"Günaydın Tiba."

Atiba başıyla karşılık verdikten sonra kulağındaki kulaklığı işaret etti. Telefonla konuşuyor olmalıydı.

Barış'ı tebrik edercesine omzunu sıkıca sıvazlayıp bana göz kırptıktan sonra "sonra görüşürüz" minvalinde bir el hareketi yaparak yanımızdan geçmişti.

Bismillah.

İsmail Amca bir, Atiba iki...

Bu keyifli tavırlarının bir tesadüften ibaret olduğuna inanmak istiyordum.

Çünkü bir kez daha magazinlere düşersek İbrahim Tatlıses bile bizi ellerinden alamazdı...

Kendime not: Bir daha Barış'a koala gibi yapışacaksan daha az kalabalık bir mekân seç. Mesela devasa bir havaalanı kesinlikle olmasın. Ya da Barış'a koala gibi yapışmamayı dene mesela. Nasıl fikir ama?

Resmen diken üstündeydim.

Barış'ın da benden bir farkı yok gibiydi.

Tedirgin adımlarla kafeteryaya doğru ilerledik.

Kapıdan girdiğimiz an birkaç bakış üzerimize dönmüştü.

Ozan Necip'in elinden kumandayı almaya çalışırken bir taraftan da söyleniyordu.

"Lan Neco sırası mı şimdi Esra Erol'un? Sal şu kumandayı TRT Spor açmamız lazım iki dakika."

Necip...

SAHTE DOKUZWhere stories live. Discover now