|-5-|

717 158 49
                                    

Beni geri istediğini söylediğin günü bekliyordum.Çok yalnız kaldım ama bebeğim, anlayamıyorum.Şu an kalbimi ateşe attın.Neden seninle olmayı bu kadar çok isterken sana gel diyemiyorum?"Çünkü çok kırıldık ve iyileşmek için zamana ihtiyacımız var" diyen kalbimi onayladım. Haklıydı. Tahtımıza oturttuğumuz prens, kılıcını çıkartıp bizi yaralamıştı. Resimlerimizi çerçevelerden çıkardım.Onları dışarı atmaya çalıştım ama her ihtimale karşı onları saklıyorum. Aslına bakarsan anılarımıza saygı duyuyorum.Çünkü seninle yaşadığım her an her şeye bedeldi.Çok zaman geçtikten sonra hala seni sevip sevmediğimi merak ediyorsan.Seni gerçekten bir aptal gibi seviyorum.Sahip olduğumuz hayatı özlüyorum ve her zaman arkamı yaslayacak bir sırtın olduğunu söylediğini hatırlıyorum.Şu an sırtımı yaslayacak kimse yok.Biraz geri gitsem yere çakılacak gibiyim.Ama şimdi ayrıldık, ayrı yollarımızda yürüyoruz.

Uyku yok çoğu gece gibi derin bir uyku yok artık.Kayboldum yine bu evde olan anılarımızda. Kokun hala çok derin.Sen kokuyor evimizin her köşesi.Faydası olmadığını biliyorum.Sadece biraz kırgınım biraz yorgun.Yoksa koşarak sarılırdım kollarına.Sımsıkı sarılırdım güçlü kollarına.Uyuduğum zaman canlanan anılarımız peşimi bırakmıyor.Bu rüyaların içinde sıkışıp kaldım.Artık burada olmak istemiyorum.Tek görmek istediğim karşımda duran gözlerin. Bana tüm yalanları söyle.Affedeceğim.Beni tanıyamayışını affedeceğim.Bana söylediğin onlarca sözlerine yaslanıyorum.Artık incinmeyeceğim.Sana inanmak istiyorum. Bana her şeyi tekrar söyle.Bana tekrar beni sevdiğini söyle.Anlat bana sevgilim.Anlat ki tutunacak bir dalım olsun.Sakın her şeyin bittiğini düşünme .Söylemesi ve gitmesi çok kolay.Ama senden asla gidemem.Bazen acı böyle bir şeydir.Yaşamak zor bir olaydır.Biz seninle zoru başaralım. Zoru başaralım mı?

Yine kendi içimde hayali onunla olan konuşmama son verip ağrıyan başıma ellerimle masaj yaptım.Bu hastalık kesinlikle vücudumu bitiriyordu.Bu yorgunluğun başka açıklaması olamazdı. Kolumda ki yeni serum izi acısını belli ederken masanın üzerinde kremi alıp sürdüm. Adımlarım yavaşça yatak odasına giderken boynumu sağa sola sallayarak ağrısını geçirmeye çalıştım. Soğuk yatağıma girdiğimde ısıtıcım olan kolların yokluğuyla boşluğa düştüm. Her gece olduğu gibi...

_._._._._._

"Jungkook ona zaman vermelisin"Onu çekiştiren Yugyeom'dan kurtularak binaya yöneldi.

"Bizim için geçen zaman bizi öldürüyor.İkimizinde zamana ihtiyacı yok." Binaya girmeden önce son söylediği kelimeler bunlar olmuştu. Merdivenleri çıkarak ikinci kata ulaştı. Kapıyla geçen kısa süre bakışmanın ardından ekmek sepetinin yanında asılı olan saksının altından anahtarı çıkardı.

"Hala duruyor" diye mırıldanarak gülümsedi.Sessiz olmaya dikkat ederek kapıyı açıp içeri girdi.Burnuna ulaşan özlediği koku ile kendinden geçti. Sonra kafasına dank eden gerçek ile kendine kızmaya başladı. Her şeye o sebep olmuştu. Böyle olmayabilirdi.Mutfağa göz attığında birkaç bardak ve tabağın tezgahın üzerinde olduğunu gördü. Adımları oturma odasını bulurken gördüğü manzara ile güldü. Yine her yer dağınıktı.Gece lambasının açık olduğu odadan içeri girdiğinde gözleri asıl hedefine ulaşmıştı. Uzaktan güzelliğini izliyordu ama yine de doyamıyordu. Sevdiğinin uykusu derin olduğu için şanslıydı.Yatağın kenarına oturup daha yakından yüzünün her ayrıntısına baktı. "Soluklandığın boynumu, öptüğün köprücük kemiklerimi tanımadın mı?" Aklına gelen sevdiğinin sözleriyle kalbini acı içinde sıkıştı. Birkaç damla gözyaşı gözlerinden firar ederken bakışları boynunda ve açıkta kalan köprücük kemiklerinde dolandı. Unutmamıştı! Sadece o resime bakmak canını acıtıyordu.Ama birkez dikkatlice baksa tanırdı. Büyük elleri sevdiğinin küçük ellerini bulurken hissettiği soğukla daha çok sardı ellerini. Kolu açığa çıktığında gördükleriyle yaşlar tek tek dökülmeye başlamıştı. İğne izlerinin ve morlukların işgal ettiği beyaz tenini göremiyordu. O zaman tutamadı kendini. Başını ellerinin üzerine koyarak hıçkırarak ağlamaya başladı. Onu fark etmesi umurunda değildi. Hatta kalkıp ona birkaç tane geçirmesine razıydı.

Jimin sarsıntıyla gözlerini araladı. Başını çevirdiğinde gördüğü kişiyle kalbi tekledi. Burada ne yapıyordu? Elini tutuyor ve hıçkırarak ağlıyordu. Bir an onu kendine çekip sarılmak istedi. Sonra her şey gerçekliğe oturdu.

"J-Jungkook?" Yaşlı kırmızı gözler, gözleriyle buluştuğunda direncini yitirdi.

"Min çok özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim." Hıçkırıkları devam ederken Jimin'in de yaşları süzülmeye başlamıştı. Ellerini saçlarına götürdü. Özlemişti yumuşak saçlarında ellerini gezdirmeyi. Ama yapamadı. Jungkook tekrar başını kaldırıp konuşmaya devam etti.

"Biliyorum özür dilemenin hiçbir değeri yok. Affetmesen bile haklısın ama olmaz Jimin. Sensiz olmuyor. Eğer öğrenmeseydim ben yine sana gelirdim ve-"

"Gelmezdin" Hıçkırıkları durmuş şaşkın yüzüyle ona bakıyordu.

"Sen kendine yapılan bir hatayı asla affetmezsin Kook...ve sen gerçeği bilmeseydin ben senin için bir hata olacaktım.Yaptığın en büyük hata..."

______

Hiç yazamadım :(
Diğer bölüm daha güzel olacak söz veriyorum🙏❤

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın

Sevgiyle kalın🌺

I'm A Mess | • 𝘫𝘪𝘬𝘰𝘰𝘬 •Where stories live. Discover now