BÖLÜM 16

893 69 43
                                    


**********

Genç adam az önceki olayları düşündü yürüdüğü koridorda. Yine birilerini bu kızın elinden almıştı. Aynı zamanda bu kızı hafife aldıklarını çok iyi anladı. Boş kaldığı her an neden birilerinin canına kastediyordu bilmiyordu Ali.

Bilmiyordu ve belki de hiç bilmeyecekti. Bu Gece'nin sokaklardan sonra elinde olmadan oluşturduğu savunma mekanizmasıydı. Elinde olmadan tıpkı vahşî bir hayvan gibi ölmemek için rakibini öldürmesi gerekiyordu; herhangi bir tehlike ve ölüm tehdidi altında. Gece ne kadar kendine engel olmaya da çalışsa içgüdüleri ona sokakları hatırlatıyordu. Küçük bir tehlike ya da güvensizlik anında önce savunmaya o geçer, daha sonra gördüğü ilk fırsatta saldırganlaşırdı.

Ali'nin aklına dün geceki olaylar geldi. Alara'nın dediklerinden sonra biraz daha anlamıştı Gece'yi. Ve Gece'nin yaşadıkları... Dün gece Alara'nın anlattıkları sadece yetimhanede yaşananlar idi. Ya onun dışında yaşadıkları... Dün gece bir an nefes alamadığını hissetmişti. İlk defa bir kız için endişe ettiğini fark etti. İlk defa bir kız için bir şeyler yapmak istemişti. O yüzden Alara'nın anlattıklarından sonra Bilal'in ne dediğini bile dinlememiş kendini aklının, belki de kalbinin söylediği yere sürmüştü arabasını. O an sadece Gece'yi görmek istedi. Dün okulda öğlen yemeğini beraber yiyince et sevmediği için yemediğini sanmıştı. Ama Gece eti sevmediği için değil, o iğrenç zamanlardan sonra yediği en güzel etleri bile kustuğu için yiyemiyordu. Ali bunun nedeninin bu olduğunu öğrenince bir an nefes alamadı. Aslında Gece'nin alayla bakan gözlerinde yaşadıklarını gizlemenin çabası vardı.

Ali Bilal'lerin yanından ayrıldıktan hemen sonra kendini Gece'nin kafesine atmıştı. Kafenin kapısında Gece'yi izledi bir süre. Genç kız Ali'nin varlığının farkında olmadan masaları siliyordu. Ali bacağının kanadığını görünce onu nasıl kucaklayıp arabaya bindirdiğini hatırlamıyordu. Hastanede ve evin kapısındaki küçük atışmaları artık Ali'nin günlük öğünü olmuştu. Onunla günlük bir doz atışmadan o gün rahat uyuyamazdı. Onun evinden ayrılırken aslında gitmek istemediğini anladı. Gitmek istemiyordu. Ne Gece'yi o halde bırakmak istiyordu ne de nedenini bilmediği başka bir şekilde de bırakmak istemiyordu.

Onu dinlemek istedi. Anlatsın istedi başından ne geçtiyse. 'Neden ıslah evindekileri öldürecek kadar delirdin? Neye sinirlendin bu kadar? Kendisine anlatmasını istese anlatır mıydı acaba?' diye düşündü. İlk cinayeti miydi? Nasıl hissetmişti? Sormak istiyordu aklındaki onlarca soruyu. 'Sen de benim gibi günlerce kimse ile konuşamadın mı? Korktun mu sen de öldürdüğün adamlar gibi? Ben yorganıma sarılıp ağlamıştım. Sen de ağladın mı?' Aklında bu ve bunun gibi birçok soru vardı. O zamanlarda Bilal vardı yanında. Amca'lığı ve yaptıkları tartışılsa da en azından yanında olmuştu. Peki ya Gece'nin yanında kim vardı? Kim olmuştu onun yanında? Yoksa hep yalnız mı kalmıştı? Yetimhanede her gün 'sürtüğün piçi' diye çağırdıklarında ne hissetti? Ali bunları düşününce çıldıracak gibi oldu. Kalbini tuttu. Uzun zamandan sonra ilk defa ağlayacak gibi hissetti. 'O alayla bakan gülümsemelerin neler saklıyordu kim bilir?' diye düşündü.

Hayatı boyunca gördüğü her kızı ana kuzusu olarak bilmişken Gece'nin annesinden nefret ettiğine emindi. Ali o gece onun uyumasına izin vermeyen düşünceler ile sabahı etmişti arabasında. Güneşin doğuşunu hatırlıyordu en son. Ellerini destek edip direksiyona dayamış ve kısa da olsa uyuyakalmıştı. Ama bu kısacık uykuda da telefon onu uykusundan etmişti. Gözlerini açtığında ortalık tamamen aydınlanmıştı. Gözlerini ovuşturup çalan telefonu açtı.

"Evet."

"Nerdesin? Neden dün gece anîden yok oldun ortalıktan? Bir sorun mu çıktı?"

Savaşın ardı ardına gelen soruları kafasını şişirdi.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now