L A V İ

11.8K 395 494
                                    

Keyifli Okumalar!

BİRİNCİ BÖLÜM LAVİ

Taylor Swift: My tears ricochet

゚✧ ✧゚

Güzellik algısı denen şey çocukluğumdan bu yana peşimi bırakmayan bir olguydu. Dolgun dudaklar, parlak cilt, fındık burun, gür saçlar... Bu liste uzayıp gidiyordu.

Peki ben bu listede ki maddeleri karşılıyor muydum işte orası tartışılır. İnsanların beni soktuğu bir kalıp vardı. Çirkinlik. Evet yüzüme kaç kere söylendiğini bile hatırlamadığım o kelime. Çirkin olmak suç muydu? Herkes güzel olsa zaten güzellik algısı diye bir olgu olur muydu? Yada dikkat çeker miydi?

Bunların yanı sıra genlerimde olan güzellik nedense bana uğramamıştı. Tanrıça güzelliğine sahip bir abla ve anneye sahiptim. Ablam 25 yaşındaydı fakat o kadar güzeldi ki insanlar dönüp yeniden ona bakardı. Uzun boyu, süt kadar beyaz teni, ışıl ışıl cildi, açık kahve gözleri ve dolgun dudakları ile bütün güzellik algılarına uyuyordu. Tabi bunun yanında annemin bir kopyasıydı adeta. Tek farkları annemin düz bir burnu varken ablamın fındık burnu vardı. Annem genç görünen bir kadındı bu yüzden ikisini abla kardeş bile sanıyorlardı. Lakin iş bana gelince genellikle ablamın arkadaşı olduğum düşünülüyordu yada üvey evlat şakaları yapılıyordu.

Evet bir süre sonra bu şakalara alışıyordunuz hatta onlara katılıp kendinizle dalga geçiyordunuz.

Can yakar mıydı? Çoğu zaman fakat yandığı yer kabuk bağlardı. Ağlamak manasızdı çünkü bir süre sonra bununla yaşamayı öğreniyordunuz.

Yada öğrendiğinizi sanıyordunuz.

Lise dördüncü sınıf öğrencisiyim. Gittiğim lise en zengin öğrencilerin bulunduğu bunun yanında zekilerin ve sporcularında yer aldığı bir liseydi. İyi bir isme sahipti. Bu liseye girmek istiyorsanız ya zeki olacaksınız yada cebiniz paralı olacak.

Ben ise zengin olmama rağmen kimseye bunu söylememiş çirkin olduğumdan ötürü okulun çirkin ama zeki öğrencisiydim. Geçmiş zaman eki çünkü artık değilim.

Her şeyin başlangıç tarihi 20 Eylül. Yine bir sabah kalkmış ve okuluma gitmiştim. Çirkin biriyseniz elbette bir adet platonik aşık olduğunuz biri oluyordu. Bu kaçınılmazdı. Okulun altın çocuğu dedikleri henüz geçen sene okula gelmiş bu çocuk 1 yıl içerisinde ismini okulda duyurmuş ve altın çocuk olmayı başarmıştı. Etrafında bir çok kız vardı ben ise etrafında olmak yerine uzaktan ona hisler besleyen kişiydim.

O maç yaparken uzaktan izler resmini çizerdim. Sanırım benim ile ilgili artı olan tek şey resim yeteneğimdi. Bunun için ise büyükanneme minnettardım.

Onunla ilk karşılaşmamız saçma bir şekilde merdivenlerde olmuştu. Elimde boya fırçalarım ve tuvalimle koşarken bir anda ona çarpmış ve üstünün mavi boya ile kaplanmasına neden olmuştum. Pekala iyi bir karşılaşmamız olmamıştı. Ben bana bağırıp çağıracağını düşünürken mavi gözlerini kapatmış ve birkaç saniye sonra açıp gömleğini oracıkta çıkarmış ve üstüme atmıştı. Ardından herkesin şaşkın nidaları eşliğinde oradan ayrılmıştı.

O gömlek ise hâlâ bendeydi. Ne yıkamıştım nede başka bir şey yapmıştım. Çünkü boyanın çıkmayacagını biliyordum. Onu yerine yeni bir gömlek almış ve sırasına bırakmıştım.

Sonrasında ise ekstrem bir şey olmamıştı benim ona aşık olmam dışında.

Tabi yeni dönemde onun okuldan ayrılacağı dedikoduları dönmeye başlamıştı. Bu bütün kızları yasa sürüklerken benim de aşkımın biteceği anlamına geliyordu.

LAVİ Where stories live. Discover now