0.9

136 14 25
                                    

Başak' ın dilinden:

Yazdığım mesajla olduğum yerde çakıldım. Ben ona mesaj atmıştım. Aniden gelen heyecanla bir şeyler yazmıştım. Ama bundan dolayı umutlanması beni öylesine korkutuyordu ki. Neden ya da ne ara yazdığım hakkında hiçbir bilgim yoktu.

Ekrana tekrar bakıp mesajı geri almak için yeltendim ama çoktan mesajımı görmüştü. Birkaç dakika öylece bakakaldım. Ne o mesaj yazıyordu ne de ben. İkimizde öylece durmuştuk. Belki de bir şey yazmamı bekliyordu ama yazamazdım.

İlkinde zaten pişmandım ikincisinin gereği yoktu. 'Umarım umutlanmamıştır' diye iç geçirirken gördüğüm yazı hepten gerilmeme neden oluyordu.

Bilinmeyen numara yazıyor...

Ne yazdığını görmek istemediğim için internetimi kapatıp telefonumu cebime sıkıştırdım. İçimdeki his korku muydu? Yoksa heyecan mıydı? Hiçbir fikrim yoktu ama bir şeyden emindim ki mesaj atmamalıydım. Cemre' nin sesi kulaklarıma eriştiğinde yavaşça bedenimi ona çevirdim. Tek kaşını kaldırmış, anlam veremez vaziyette bana bakıyordu. Aynı şekilde kağan ve Barış da.

" kaç saattir sana sesleniyorum. Ama ses vermiyorsun bir şey mi oldu?"

Cemre' nin sorusuna karşılık geçiştirir gibi yaptım. Onların bilinmeyen numaradan haberleri yoktu ve şu ana anlatmak için hiç iyi bir zaman değildi.

Cemre omuzunu silktiğinde yürümeye başladık. Hiç birimiz konuşmuyordu ve aramıza uzun bir sessizlik girmişti. Sıkıntıdan ayakkabılarımı izlemeye başladığımda kağan bir 'of ' çekti " Eee sustunuz hepiniz ne yapacağız şimdi."

Barış ellerini ceplerinden çıkartıp selam verdi " Ben gidiyorum. Zaten fazla kalmayacağımı söylemiştim." Cemre' yle kağan başlarını tamam anlamında sallayarak vedalaştılar.

Barış benimle de vedalaşmak için yeltendiğinde " Ben de gitmeyi düşünüyordum. Fazlasıyla yorgunum beraber yürüyelim mi?" ' Bana uyar' anlamında başını salladı. Ben de diğerleriyle vedalaştıktan sonra yürümeye başladık. Daha demin olan sessizlik bizim aramızda da devam ediyordu. Barış bakışlarını ileriye yöneltmiş, ben ise başımı yere eğmiştim.

Bilinmeyen numara' nın bana ne mesaj atttığını bilmiyordum ama açmaya da cesaretim yoktu. Cebimden telefonumu çıkarıp elimde çevirmeye başladım " Sıkıldın galiba? Yine elinde çeviriyorsun telefonunu" gözleriyle telefonumu işaret ettiğimde güldüm. " Bir yere oturalım mı?" Sorgular bir şekilde bakış attı. Eve gitmeyi planlıyordu sanırım. " Sana anlatmak istediğim bazı şeyler var." Kaşlarım yalvarır bir hal aldığında konuştu " Tamam nereye gitmek istersen oraya gidip konuşalım " yakınlarda bir kafeteryayı işaret ettiğimde tekrar adımladık.

İçimde artık patlama noktasına gelmiş olan bilinmeyen numarayı birine anlatmam gerekiyordu ve ben Barış' a anlatmak istemiştim. Aralarında en akılcı ve ağzı sıkı o' ydu.

Şimdiye kadar hiçbirine anlatmamış olmam bile beni bunaltıyorken vereceği tepkiyi oldukça merak ediyordum. Kızarsa o 'nu anlayışla karşılardım. Sonuçta Onlar benim en yakın arakadaşlarımdı. Şu ana kadar çoktan bilmeleri gerekiyordu.

Ama Barış öyle bir insan değildi, sakin ve olabildiğince anlayışla karşılayacağına adım gibi emindim. Neden anlatmadığımı ben bile bilmiyordum. Ama sanırım artık zamanı geldi ve hatta geçiyordu bile.

Kafetaryaya vardığımızda olabilecek en ücra masayı seçtim ve siparişlerimizi verdik. Bir süre ikimizde konuşmayınca bakışlarımı Barış' a çevirdim. Bana anlatmamı bekler gibi uzun bir süre baktı. Nefesimi verdim ve uzun soluklu olacak olan bu konuşmaya başladım

" Bana uzun zamandır yazan biri var. Yaklaşık... 3 aydır"

Tepkisine bakmak için bir süre yüzüne baktım o ise hiç konuşmadan devam etmemi bekliyordu. Beklediğim gibi çok sakindi. Tekrar nefes alıp devam ettim.

" Bana aşık olduğunu söyledi. Başta engelleyecektim ama bana yazdığı cümleyle durdum. Engellemekten vazgeçtim"

Tepkisizdi sadece anlattıklarımı dinliyordu.

" Bana ' konuşmanı dinlemek çok güzel ama sustuğunda bile seni duyabilmek bambaşka ' yazınca engelleyemedim parmağım gitmedi. Sonra bana mesaj atmaya devam etti. Bugüne kadar hiç mesaj atmamama rağmen vazgeçmedi. Hediyeler getirdi bazen. İhtiyacım olduğunda yardım etti ama ben ona bir teşekkür mesajı bile atmadım."

Garson siparişlerimizi getirdiğinde durup damla sakızlı kahvemden bir yudum aldım. Barış ise hiçbir şey yapmadan bana bakmaya ve anlattıklarımı dinlemeye devam ediyordu. Boğazımı temizleyip devam ettim.

" Ona güvenmeli miyim bilmiyorum. Nereye gitsem, ne yapsam, ne düşünsem biliyor. Bunu nasıl yaptığını da bilmiyorum. Onun hakkında bildiğim tek şey boyunun olabildiğince uzun olduğu"

Son dediğime güldü ve kahverengi gözlerime bakmasını sürdürdü.

" Bugün bana bir mesaj attı."

Mesajları açıp gösterdiğimde bir çırpıda okuyup tekrar bana döndü. Ellerimi masanın üstünde birleştirerek konuşmaya devam ettim.

" Barış ben ona umut vermekten korkuyorum en son yazıyor yazısını gördüğümde internetimi kapattım." Elini ensesine atarak bana yanıt verdi " Neden?"

" Şu an cesaretim yok çünkü"

Bakışlarımı yere sabitledim. Sanırım o da bana bakmıyordu artık belki de verecek cevabı yoktu. Gerçi ben bile ne yapacağımı bilmiyordum. Damla sakızlı kahvemden bir yudum daha alıp kendimden emin ve tek düze çıkan sesimle bana bakmakta olamayan Barış' a bakarak konuştum.

" Barış, sanırım ben bilinmeyen numaradan hoşlanıyorum!"

________________

Nabersiniz gençler! Nasıl gidiyor hayat. Ben çok iyiyim umarım sizlerde iyisinizdir.

Bilinmeyen numaranın dilinden yazmamı beğendiniz mi arada gelsin mi böyle?

Bu arada kitap nasıl gidiyir beğeniyor musunuz? Lütfen beğenmediğiniz yer varsa söyleyin. Hepinize iyi günler, yeni bölümlerde görüşmek üzere :) :) :)

KARMAŞIK | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin