Bölüm 1

8.9K 395 160
                                    

"Aşk acıdır. Aşk acıtır" Bunlar bugüne dek aşka dair söylenmiş en doğru sözlerdi. Aşk bana acıdan başka bir şey getirmemişti. Aşk benim için neydi? Her gün aynı sırada yan yana oturup, onun yosun yeşili gözlerine bakıp iç çekerken, ona hiçbir şey diyememekti. Badem rengi saçlarına dokunamamak, kulağıma sürekli bir şeyler fısıldayan dudaklarına uzanamamaktı. Sürekli şaka yollu bedenimde gezen ellerini tutamamak, gerçek mana da sarılamamaktı. Kolunu boynuma atıp bir şeyler anlatırken, ona daha yakın olma arzusu ile yanmaktı. Valentin... En yakın arkadaşımdı. Aynı üniversitede aynı bölümde okuyorduk. Edebiyat... Sıranın üzerine oturur, elindeki şiir kitabından en sevdiği bölümleri sesli okurdu.

-"Bazen,
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan
Güneş kucağındadır, bilemezsin
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun ,
Anlamazsın uçar gider, koşsan da tutamazsın" (William Shakespeare)

Bu dizeleri bana okurken kalbime kazınmıştı. Ne de güzel anlatıyordu içinde bulunduğum durumu... Kitabı kapatıp gülümsedi. Oysa ona öyle çok istiyordum ki aşkımı itiraf etmeyi. Aklıma bir fikir geldi ve elinden kitabı çektim. Kıkırdadı.

-"Ne o, şiir mi okuyacaksın? Hem de sen?"

-"Dinle" dedim ve sayfaları karıştırdım. Sonunda aradığım şiiri buldum.

"Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu;
Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani;
Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu,
İçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini.
Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir,
Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla,
Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir;
Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda;
Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla,
'En çok şimdi seviyorum seni,' diyemez miyim;
Aşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda,
Geleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim" dedim ve şiiri yarım kesip kitabı kapadım. Direkt, yarım bir gülümseme ile bana bakan Valentin' in gözlerine baktım. Kitabı elimden çekti.

-"Eksik okuma Enrico" dedi ve devamını okudu.
"Aşk bir bebek olduğuna göre,
Hayır, bunu diyemem,
Büyümesini sürdüren şeyi,
Büyümüş gibi göremem."

Bilerek devamını okumamıştım. O dizeler canımı yakıyordu. İtiraf edemediklerimde daha çok boğulmam gerektiğini söylercesine beni öfkelendiriyordu. Yapamıyordum. Ona aşkımı itiraf edemiyordum. Kendimi ona yakıştıramıyordum. Öte yandan eşcinsel olduğumu bilmiyordu. Vereceği tepkiden korkuyordum. Onu kaybetme riskini göze alamazdım.

              Son yılımızdı. Baharın tatlı günlerinden biriydi. Bir ağacın altında kalbimden geçenleri not defterime yazıyordum. Yazmak, nefes almak gibi bir ihtiyacımdı. Sırtımı ağaca vermiştim. Ilık bahar rüzgârı yüzümü okşuyordu. Altımdaki çimlerin tatlı kokusu çiçek kokularıyla karışıyordu. Aşk kokan, aşk dolu bir gün. Bugün ona söyleyebilmek için son şansımdı. Okul bitiyordu ve o İngiltere'ye gidecekti. Ben ise İtalya'da kalacaktım. Pişmandım... Ona ilk yılımızda itiraf etmeliydim. Bunu son ana kadar saklamış ve belki de yaşayabileceklerimizi elimin tersi ile itmiştim. Karşıdan elinde çantası ile sallana sallana geliyordu. Darmadağın saçları, güneş yüzünden kıstığı gözleri ve ona baktığım an sırıtması ile ortaya çıkan gamzeleri ile O, hiç yazamadığım masallarımın gizli prensiydi. Yasak bahçemin en nadide bahar çiçeğiydi. Yanıma gelip oturdu.

-"N'aber?"

-"İyi. Senden?"

-"Yorgunum. Mezuniyet töreni için cüppe diktiriyorum. Prova vardı. Oradan geliyorum."

HAREMМесто, где живут истории. Откройте их для себя