final

320 26 15
                                    

O günden sonra yaklaşık 2 hafta geçti.
Uyuyabildiğim anlar çok azdı ve her uyandığımda berbat bir his beni karşıladı. Her şey yerli yerinde olmasına rağmen kaybolmuş gibiydim.

O gerçek her aklıma geldiğinde ağlamak, bağırmak, buna sebep olan herkese ve her şeye kızmak istedim. Ama yapamazdım.

Wonwoo'ya destek olmak için hissettiğim her şeyi bir kenara koyarak güler yüzlü ve destekleyici olmak zorundaydım. Üzüntüm sadece ben yalnızken ortaya çıkabilirdi ama yalnız kalamazdım. Wonwoo'yu bir saniye bile yalnız bırakamazdım o günden sonra.
Bu yüzden onu evime yerleştirmiştim. Cheol bizi rahatsız etmiyor, olabildiğince yardımcı oluyordu.

Terapist evimize geliyor, tedavi olması için onu hastaneye götürüyordum. Birsürü ilaç kullanıyordu. Bir dediğini iki etmiyor ve onu sıkmamaya dikkat ediyordum. İyi bir şey yapıp yapmadığımı anlayamıyordum çünkü durumu ben öğrendikten sonra içine kapanmıştı. Çok az konuşuyor, nadiren gülümsüyor ve sık sık da özür diliyordu. Ayrıca eski aktivitelerimize olan ilgisi de azalmıştı.
Sadece uyumadan hemen önce dili çözülüyor, yan yana yatarken karanlıkta bana pek çok şey anlatıyordu. Yine o anlardan birindeydik. Ama konuşmuyordu. Normalde göz gözü görmeyecek bir karanlık isterken bu gün ışığı yakmamı istedi benden. Abajurumdan gelen loş ışık yüzünü rahatça görmemi sağlıyordu. Yüzü bana dönüktü ve gözlerime bakıyordu. Konuşmamayı sürdürerek baktı gözlerime ve gülümsedi.

"Ne oldu?" Diye sordum saçlarını okşayarak.
Bir süre sessiz kaldı ve bana bakmaya devam etti.

"Kötü mü hissediyorsun? Hastaneye gidelim mi?" Dedim telaşla. Böyle yaparak beni telaşlandırmıştı.

Başını iki sana salladı. Ve gülümsemesini sürdürdü.

"Ben seni haketmiyorum."

Söyledikleri beni korkutmuştu ve anlam da verememiştim. Ellerim yüzünü buldu.
"Ne diyorsun? Ne demek bu?"

Gözlerini gözlerimden ayırmayarak iyice yaklaştı bana. Elinin ters tarafıyla yanağımı okşadı.

"Sana yaşattığım her şey için özür dilerim..."

"Şşş. Kaç kere daha özür dilemeyeceksin diyeceğim? Hiç bir şeyden şikayetçi değilim."

"Sana söyleyemediğim için bana kızma. Bir kaç kereden sonra tamamen bırakacaktım. Bana karşı o kadar iyiydin ki seni hiç bir zaman üzmek istemedim Mingyu..."

Ona şimdiye kadar neden uyuşturucuya başladığını, neden bana söylemediğini ve ne zamandan beri bağımlı olduğunu hiç sormamıştım. Bunaltmak istemiyordum onu ama bu gece her gece olduğundan daha konuşkandı.

"Beni bırakmandan çok korktum biliyor musun? Bu yüzden beni bıraksaydın kendimi öldürürdüm."

"Böyle konuşarak beni öldürüyorsun, lütfen öyle şeyler söyleme."

Bu gece her zamankinden daha tutkulu dokunuyordu bana ve bir kez olsun gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Söylediği şeylere karşıt oldukça güler yüzlüydü üstelik. Bana bir anlığına eskisi gibi hissettirmişti. Sanki hayatımızda her şey yolunda gibi hissetmiştim. Bu beni çok mutlu ediyordu ki sabah müthiş bir mutsuzlukla uyanacağımızı görmezden bile geliyordum. Belki öyle olmaz, bu mutlulukla açardık gözlerimizi.

Bunu garantilemek ister gibi yaklaştı bana, izin alır gibiydi. Ben ise onun üzerinde en ufak baskı kurmuyor, bekliyordum sadece. Sonra öptü beni dakikalarca. Haftaların acısını çıkarır gibi öptü. Onu bir şeyin, hatta benim bile durdurmam çok zordu.
Gerçeği öğrendikten sonra bana karşı eskisinden de utangaç olmuştu ama şu an bunu aşmış olmasına çok sevinmiş, ben de ona aynı istekle karşılık vermiştim.

Bye Bye My Lover | Meanie ✔Where stories live. Discover now